31 Aralık 2010 Cuma

MMXI


"hayattan, hayallerinden, istediğinden bahset.. 
düşünden, düşündüklerinden hepsi olmuş farzet!".. 

J.

20 Aralık 2010 Pazartesi

"Dünyanın her yerinde soruyu halk sorar, cevabını hoca verir!?"

Sabah işe giderken, sevgilimle rock fm, rabarba programını dinliyoruz, oldukça eğlenceli bir program..
Her sabah bir soru soruyorlar eğlencelik, izleyiciler de katılıp kısaca cevap verip programdna ayrılıyorlar, öyle uyuz uyuz, vıcık vıcık lafı uzatma yok, çalan şarkılar da süper..
Neyse..konuya gelelim.. Geçen gün şunu sordular "bulunduğunuz yaşta neyi bir daha asla yapmam dersiniz?!" ben de düşünmeye başlamıştım,aradan 2-3 dakika geçti, sevgilim senin neyi asla yapmam diyeceğini biliyorum dedi, "neyi" dedim ve cuk diye lafı yapıştırdı "okula gitmek"..
Evet, büyük konuşmayayım, hala okumak istediğim, yüksek lisansımı yapmak hayatımın anlamı olan bir bölüm var.. Adli tıp.. Ama.. Ama şu aşağıda gördüğünüz tarz öğretmenler yüzünden, artık okumaktan soğudum..



Recep ivedik karakterini sevmiyorum, genelde iğrenç buluyorum şakaların; fakat bu bölümde söylediklerine katılmamam elde değil açıkçası..

Bir arkadaşım var.. 17 yaşında.. çok afedersiniz çocukcağız eşekler gibi ders çalışıyor, sınavlar ortak yapılıyor, o kadar çalışmaya çocuklar kalem kıpırdatamıyor sorularda, yapamadıkları soruları cevaplamıyor hocalar.. Tam anlamıyla yukarıda dediği gibi "kendi fantazilerine göre sorular soruyorlar..."
Ben de çok gördüm, kendi kaprislerini tatmin etmek isteyen öğretmenler yüzünden vazgeçtim, bıktım hatta panik atak oldum...

Her öğrenci 100 alacak değil ; ama hepsi zayıf alınca nası bir tatminkar duygu oluşuyor hocalarda merak ediyorum.. Bu yazımı okuyan ve bu tarz davranan öğretmen ve adayları varsa, bu olayın sonunda dersten, çalışmaktan, emek harcamaktan bıkıyor öğrenciler.. Başka bir şey olduğu yok..
Çalışmaktan bıkmış öğrencilerin neler yaptığına, ne yönlere kaydığına dair başka bir yazı da yazabiliriz tabii..

J.

15 Aralık 2010 Çarşamba

Bedtime stories with a coder husband..


Gecenin bir yarisi, uykumun en orta yerinde sevgilimin su sesiyle uyaniyorum:

PG:" Askim, onu oyle yapma!"

Uyandim, bakiniyorum, yorgnain hepsini ustume mi cekmisin? yok.. Cogunlukla yaptigim gibi yatagin 9/10 nda mi yatiyorum? hayir... Bir yerini mi acittim acaba diyorum gece farketmeden.. 

JuVe : " Neyi napmim canim?"

PG: " Hayatim, onu oyle yapma!"

Cok da israrli soyluyor.. Tekrar etrafima bakiniyorum, uykumda napmis olabilirim ki.. 

JuVe:" Nedir o canim? neyi napmim"

PG:" O kodlar oraya sigmaz, sisirme orayi.. Oyle yapma onu!" 

Is kolik yazilim muhendisi sevgilim, ruyasinda benim kod yazdigimi goruyor, orda bile bana muhalafet olup, begenmiyor..:) 

Love u my lovely lamb:) 

J. 


11 Aralık 2010 Cumartesi

'mi$' gibi yasamanin haberi...

Ise gidip gelince, bir de mesai saatiniz benim gibi sabah 9 aksam 7 ise, eve gelip, yemek yiyip, kenara oturana kadar en az 8.30'u buldugu icin ister istemez haberleri kaciriyorsunuz..Acikcasi bu durumdan rahatsiz degilim, sadece sabah kahvaltimi ederken sabah haberlerine goz atiyorum, belli ciddi internet sitelerine goz atiyorum, boylece gerekli gundemden uzak kalmazken, bos, uzucu ya da artik gormekten biktigim haberlerden ve magazinsel habercilikten uzak kaliyorum.. Tabii bazen, - arsenikte yasayan bakteri haberi gibi- cok onemli seyleri onemsizmis gibi! gosteren bazi haberlere de gozum takilmiyor ve sinirden kudurmuyor degilim.. NASA'nin yesil, kel.koca kafali, 4 parmakli ufolarinin haberini mi bekliyorsunuz.. Bekleyin o zaman..
Sinir bozucu siyasetciler de uzagimda cok sukur..
Da konu o degil..
Ayse Arman turban takarak, turbanlilarin cok olmadigi bolgelere ve minicik etekler giyerek turbanlilarin degil hatta radikal gruplarin cok oldugu bolgelere gitmis, iki kutbun birbirine durusunu guyaa anlamaya calismisti..


Simdi de obezlerin sorunlarini anlayabilmek icin, makyajla bir obez olmus! ve onlarin neler hissettigini anlamaya calismis!

Kendisinin bu ''haberi'' uzerine Kaan Sezyum'un 9 Aralik persembe gunu yayimlanan "penguen" dergisindeki yazisini aktariyorum:

"Haftanin rezaleti Ayse Arman'in 'ne yapsak da konusulsak' diyerek makyajla obez kiligina girmesiydi. Ayse Arman daha 1-2 ay once de tasarim ayakkabilar ve elbiseler icinde Afrika'da ac cocuklara seker dagitmis ve 'utanmayi Afrika'da kesfettim' diyerek yaninda kolyelerini singirdatmisti. Simdi de obez kiligina girip, 'obez gibi' yasamaya calismis. Buradan Ayse Arman'a 2 oneri: 
1.GAZETECI KILIGINA GIRIP, ayda 1000-1500 liraya bir yasamayi denesin.
 2. Ondan basari saglarsa da bir sure insan kiligina girip insan gibi yasamayi denesin.
Bu ne ya ,' iki sisman bir asansore sigiyor; ama 3. biri binerse felaket oluyor! kapi kapanmiyor' diyor AA.


Kaan Sezyum


Eline saglik Kaan Sezyum...
Yorum sizin..

J.

Gereksiz bilgiler


*Aydinlatma ile iligili bir avize, lambader filan almaya niyetlenmeye gorun.. Bir paralar soyluyorlar akliniz duruyor, ''oldu o zaman'' diyip, ortamdan minik minik uzuyorsunuz.. Eve gidip gelirken aydinlatma ile ilgili dukkanlarin bol oldugu bir yerden geciyorum, - pek de zevkli bir sey sattigi yok bu dukkanlarin, ancak bir sarayim olsa asabilecegim turden seyler satiyorlar- aniden jeton dustu bende, isil isil dukkan, lambalarin hepsi yaniyor -dogal olarak- bu dukkana ne kadar elektrin faturasi geliyordur acaba diye salak salak dusunurken ''aaa!'' dedim, '' ondan, 1'e satacaklari seyi 1000'e satiyorlar..''


*Cocuklar cok huysuzlanabilir yola ciktiklarinda, en huylu cocuk uzun yolda ya da huzurunu bozacak bir sekilde hayatindaki rutin bozuldugunda huysuzluk yapabilir: ama ne kadar huysuzluk yapmasi, sizi otobanda durup, anne-baba battaniye ile salincak yapip, cocugu sallayacak duruma getirir bilmiyorum! Sehirlerarasi otobanda ya!


Dun sevgilimle alis veris yapiyorduk, dergilerimi alacaktim, bir 2 kadin 1 erkek dergilerin onunde koyu bir muhabbete dalmislar, gittim dergiyi aldim, sirad abekliyoruz.. sohbetin sonu '' tanistigima cok memnun olduum, londradaki evime sizi bekliyorum, laf olsun diye soylemiyorum!!(?) mutlaka bekliyorum, ordaki evim cok guzel, cok buyuk, bahceli'' .. bu laflardan once de trafikten filan cok kisa sirede bunaldigini belirtti.. yorum yapmiyorum.. yorumlari size birakiyorum.. konu ile ilgili olmasa da asagidaki fotografin hosunuza gidecegini umuyorum:)

            
Sevgiler..
J.

6 Aralık 2010 Pazartesi

JuVe Olay Yeri: ''Av Mevsimi''

  *Rahmetle andigim Kazim Koyuncu'nun anisina su linkteki muzik esliginde okuyabilirsiniz yazimi..                                  
    Filmin en hayran kaldigim sahnesiyle acilisi yapmak istedim yorumlarimi yapmadan once..

Uzun zamandir bekliyordum filmi, Al Pacino, Jack Nicholson, Anthony Hopkins, Brad Pitt oynasa ve Tarantino, Spielberg, James Cameron filmi cekse nasil bir heyecan duyacaksam, ayni hatta daha fazla heyecan icinde..Kimsenin gidip de, iyi kotu yorumlarinin etkisi altinda kalmadan seyretmeye karar vermistim..
Carsamba'dan aldim biletimi, gelmek isteyebilecek tanidiklarima kisa bir sorgu sual yaptiktan sonra, belki diyen annemin dusunmesini beklemeden, ona sonradan bilet almayi goze alarak aldim biletlerimi..
Roportajlarini okumustum, ''katil kim'' diye takilmadan izlesin izleyici,tadina varsin diyorlardi; ama filmin icerginde de laf carptirdiklari! gibi ''sonunda katilin kim oldugu belli olmayan bir kitabi kim okumak isterdi ki!''
Ilk bir kac dakika gozum Cem Yilmaz'a alisamadi; sanki bir espri patlatacak ve bizi yine cok guldurecekti.. Evet, espri patlattigi yerler oldu; ama salondaki bir takim beyni kit seyirci toplulugunun verdigi tepki gibi, devamli gulunecek bir durum yoktu ve Cem Yilmaz ''deli idris'' karakterini cok basarili bir sekilde oynadi. Idris'in  tum sinirli,heyecanli, eglenceli, ici icine sigmayan karadenizlinin duygularini tam icimizde hissettik..
Yillarin tecrubesi ile hareket eden, emekliligine bir adim kalmis, kucuk; ama mutluluk verecek huzurlarin hayalini kuran cinayet masasi polis komiserini canlandiriyordu Sener Sen..
Uzun uzun karakter tahlillerine yer vermek istemiyorum yazida, sozlukten filan bakabilirsiniz, envai cesidini yazmislar.
Ben cinayet, olay yeri film ve kitaplarini cok seven ve takip eden biri olarak yazacagim yazimi..
Cekimler mukemmeldi bir kere.. Tebrik etmek gerek yonetmeni..
Senaryo o kadar mukemmel degildi acikcasi, su bakimdan soyluyorum, karakterlerin ic yasamlarina donuk ara hikayeler mukemmel bir sekilde islenmisti; ama ozellikle ----icerik uyarisi: kol neden kesilmisti? kolun ic kismini cevirmesi icin diretti durdu komiser.. Ille ic kismini tirmalamasi gerekmezdi, sonucta herhangi bir yerini tirmalamis olabilirdi kolunun ust kismini, boynunu ya da herhangi bir yerini.. o kadar nufuzlu biri nasil oldu da doktoru sag birakti? herkesin kafasina takildigi gibi, battal'dan suphe duyduktan sonra, hemen her yerdeki mulklerini ogreneceklerdi, olayin gectigi yerde bir evi oldugunu ogrenir ogrenmez bulabilirlerdi.. su an bir cirpida aklima gelenler bunlar icerik uyarisi sonu--- 
Ayni tarza sahip yabanci film ve kitaplarda margarita icerler toplanip, cinayet masasi ekipleri.. Bizimkilerde bir meyhanede takiliyorlardi, hatta arada toplanip egleniyorlardi.. Ne kadar gercegi yansitir bilmem; ama ilk fotograftada goreceginiz bu sahneye ben bayildim, sahnede Cem Yilmaz'in performansi takdir-e sayan!
Cok duzenli, butik bir karakola sahipti filmdeki cinayet masasi.. Polise simdiye kadar cok sukur 1-2 kez disinda isim dusmedi; ama burdakinin uzaktan-yakindan ilgisi yoktu bulundugum karakollarla..
Biraz Amerikanvariydi bu bakima; ama gozume batmadi..
Bir ''eskiya'' degil belki film; ama ben cok basarili buldum filmi..
Seyredilir kesinlikle, ben seyrederken tum eksiklerine ragmen cok keyif aldim..
Siz de ozellikle bu tarz film ve kitaplardan hoslaniyorsaniz mutlaka seyretmenizi oneririm..
Cem Yilmaz, kendi kariyerinde cok onemli bir donemec katetti bence..
Sener Sen ve Cetin Tekindor gibi 2 ustadin performansina ise benim bir sey demeye dilim uzanmaz zaten..

Gidin gorun bence; ama sinema kulturunden git gide uzaklastigini gordugum insan grubuna kulaklarinizi tikamayi, CemYilmaz'i gorur gormez gulmeye baslayan tiplere kafaniza takmamayi kendinize telkin etmeyi unutmayin..
Iyi seyirler..

J.

5 Aralık 2010 Pazar

Erken bir yeni yil yazisi:)

Gecen sene biterken, soyle yazmistim..
Ne istediysem olmus..
Demistim ki; kendi evime gidince boyumca agac susleyecegim.. Evet, susledim, iste size o kucuk suslerden bir kac minik fotograf..
Ne istediysem oldu ya,
evrene bu yil ki mesajlarimi da iletmek istedim..


Tabii ki, gecen sene oldugu gibi, bu senede ilk istedigim sey ''saglik''..
Sonra sevdiklerimle guzelce zamanlar gecirebilmek..
Daha az unutkan olmak:)
Roma, Dubrovnik, Amsterdam 3'lusunden en az birini, gonul ister ki hepsini gormek!
Palamutbukunda huzurlu bir tatil, karadeniz ya da gap turuna gidebilmek..


Balkonumu ciceklerle susleyip, yazin balkon keyfi yaparak kitap okumak..
Guzel fotograflar cekebilmek..
Arkadaslarimizla evde sen kahkahalarin yukseldigi zamanlar gecirmek..
Sevgilimle beraber, bisikletlerimizi huzunlu durdugu balkon kosesinden cikarip, surebilmek, surerken durup durup bir suru kopekle sarmas dolas yerlerde yuvarlanmak..


Him.. Bir sey daha var..
Bir labrador yavrusu.. Ismi de hazir..
Lutfen evren..
Buna gulup gecme..

Hepinize simdiden sevdiklerinizle gecireceginiz, dileklerinizin gercek oldugu, saglikli, mutlu yillar!

J.
Related Posts with Thumbnails