29 Eylül 2009 Salı

Dipnot

*efendim dedim ya formasyon çıkacak diye,bize öyle bir hak tanındı, 4 üniversite dışında artık ekstra formasyon olayı kalktı.. Okurken alınabiliyor artık formasyon, ales sınavı ile dışardan tezsiz yüksek lisans ile formasyon olayı bitti.. Bilginize.. Bu juve de düşünüyor, laborantlık yapacağıma hiç değilse öğretmenlik yaparım kanla çişle uğraşmam diye bakalım..

*efendim dedim ya ehliyet için kursa başladım, dün sabah haberleri seyrediyordum, bir kaç zaman önce sabah işine gitmek isterken yeşil ışıkta karşıdan karşıya geçen yayı kırmızı ışıkta dur(a)mayan 120 promil alkollü araç sahibi kadıncağızı havada 3 takla attırarak öldürdü! Bu ehliyet sahibi 3 ayda çıkmış hapisten ve çarptığı arabayı ,çarptığı kadının ailesine teklif etmiş.. Şaka gibi..Dün akşam kursa gittiğimde hoca bu konuyu açtı," o zaman millet sevmediğini öldürsün arabayla, eşimi sevmiyordum,boşanmadı,vurdum yanlışlıkla öldü, şununla kavgalıyım bastım üstünden geçtim ohh.. 3 ayda çıkarım nasılsa! " der dedi.. Neye göre çıktı hiç anlayabilmiş değilim dedi..
Ben de anlamıyorum, içkili araba kullanmanın cezası bile ilk yakalanışta 6 ay ehliyetsizlik ise bu ne şimdi? 3 ay yat,oh mis çık..
Ay diyecek laf bulamıyorum..
J.

27 Eylül 2009 Pazar

JuVe OIay Yeri: "bir ehliyetim eksikti"


*Evet,bir bu eksikti:) Bu yaşıma geldim, babam artık yaş geçtiğinden, abim de yılın 3/4 ünü yurt dışında geçirdiğinden arabamız yok.. O yüzden şimdiye dek  "gideyim amaaan koşayım,hemen ehliyetim olsun" duygusuna kapılmadım 18e geldiğimde dahil.. Fakat şimdi iş ilanlarına baktığımızda,özellikle ilaç departmanlarında ilaç tanıtımı yapmasanız da hep bir ehliyet olayı gelip çatıyor..
Bir de bu senelerdir çıkacak uyum yasası olayı kızıştı, gittim yazıldım ehliyet kursuna,29 ekimde sınavım var,bakalım kısmet..
Bugün ilk direksiyon dersimi sevgilim verdi,eski salı pazarının otopark olarak kullanılan,genelde de sürücü kurslarının kullandığı bölümde bir kaç tur attırdı,dediğine göre fena değilmişim.
çok dikkat edecek şey var ya:) basınca gidiyosun da,en çok korktuğum çocuklar ve hayvanlar..
Neyse , alalım da bitsin şunu da.Yaş kaç oldu daha ehliyet yok:)
Genelde de bir kanı var ya şimdi, kadınlar kötü araba kullanır diye,öyle bir şey yok,mal araba kullanan erkek sayısı çok daha fazla,onları da saymak lazım;ama gözardı edemem, makyaj tazeleyen,abuk subuk işler yapan kadınlar da var;bunu kadın-erkek olayına dönüştürmenin manası yok diyorum sadece.. Tabii şu da var refleks olarak ve güç sahibi olduklarından bir erkeğin direksiyona hakimiyeti tabii bir kadınla eş değer değil.. Bu da fiziksel bir şey,biz napabiliriz:)

*Bu arada hep bahsediyorum ya,sevgilim taşındı falan filan diye..Herkes taşındı galiba.. Napıyosunuz hepiniz alışveriş merkezlerinde? Bauhaus da bile millet tıklım tıkış,hepiniz mi inşaatçısınız?Bir dolap bakıcaz, herkes elinde sepet ikea,koçtaş,bauhaus alışverişte.. Hayır üşenmiyorsunuz bir de,bir makas 250 kişi almak için sırada bekliyorsunuz,alma makası çok mu acil o makas, sonra al..

J.

25 Eylül 2009 Cuma

JuVe Olay Yeri: "Michael Moore"






11 eylül 2001.. Üniversiteyi kazanmanın ve şehir dışına gidecek olmanın heyecanı üzerimde(üzerimizde).. Arkadaşlarımla buluşmuştum,hiç bir şeyden haberimiz yok,gönlümüzce keyif yapmıştık,eğlenmiştik,sohbet etmiştik, önümüzdeki üniversiteli günlerin heyecanı içindeydik..
Akşam olmuş eve gitme vakti gelmişti.Eve gittiğimde tüm aile televizyon başındaydı.Uçaklar gökdelenlere çarpıyordu ve bu sürekli televizyonun alt köşesinde ayrı bir pencerede dönüp duruyordu, gökdelende mahsur kalan insanlar ellerinde beyaz ne varsa çıkarıp kendilerini belli etmeye çalışıyor, bazıları kendini metrelerce yükseklikten aşağı bırakıyordu.. O an tek düşündüğüm "artık dünyanın sonu gelmiş olmalıydı".

Günler geçti, neden olduğu,neler olacağı hakkında.. Herkes fikirler yürüttü.. Ve o günlerde Michael Moore ile tanıştım, çarpıcı belgeseli "Fahrenheit 9/11" nı seyrettim, kaç kere seyrettiğimi hatırlamıyorum, bir şeyler öğrendikçe bir kere daha seyrettim. O bir Amerikalı. Ve ülkesini en özeleştirisel şekilde bakabilen bir gazeteci, tek başına mümkün olabildiğince en büyük muhalefet.. Keşke bizde de onun gibi bir gazeteci olsa.. Anca paranın kokusuna göre yön veren dönek gazeteciler ordusu var.. Geri kalanlarda Silivride zaten..
Seyretmediyseniz mutlaka seyretmelisiniz ve ülkemizin bugününe ilişkin bağlantıları görmelisiniz..

Hastanelerde işimiz oluyor değil mi, öyle ya da böyle,Allah muhtaç etmesin, eksikliğini de göstermesin diyoruz.. Ben işin içinde olmama rağmen hem devlet hem de özel hastanelerden nefret ediyorum.Bir devlet hastanesinde  gidip de işini halledebilen kaç kişi var delirmeden,peki bir özel hastaneye gidip soyulmayan?
Özel sağlık sigortası mı dediniz? "Sicko" yu seyretmelisiniz, orda Kanada , İngiltere, Amerika ve en sevdiğim ülkelerden Küba'nın sağlık işleyişi anlatılıyor ve belki bilmiyorsanız dünyanın tıp konusunda en ileri seviyede olan ülkesi Küba ve tedaviler "beeee daaa  vaaa".. Ve burda görüyoruz ki biz işleyiş konusunda sağlıkta çoktan bir küçük Amerika oluvermişiz..

Ve Türkçe'ye çevrilen adıyla "Benim cici silahım" orijinal adıyla "Bowling for Columbine" , bireysel silahlanmanın getirilerini! anlatıyor.. Dünyada en çok silah bulunduran ülkenin Kanada olduğunu ve hemen hemen cinayet olaylarının hiç görülmediğini,insanların kapılarını kilitlemeden oturduğunu bu belgeselde öğrendim.. Michael Moore denemek için bir kaç sokakta rastgele kapıları açıyor ve hepsi kilitsiz..gidip açıp içeri girebilirsiniz..


Michael Moore u çok beğeniyorum,takipçisiyim.. Yeni filmi sadece Amerika'da gösterimde şu anda..
Belgesellerini seyretmenizi tavsiye ederim..
Sevgiler..

J.

23 Eylül 2009 Çarşamba

What is your problem dude?

Evet,eveeeeeett!! ben de sizin gibi aynı şeyden şikayetçiyim,tonla para ödediğim ttnet nedense açmıyor blogumu, ne okuyabiliyorum ne yazabiliyorum ne yorumlara izin verebiliyorum.. Delirtti beni iyice.. Aldığım tüyolarla dns ayarları ile oynuyorum,biraz iyi geliyor sonra cart gene yok..

zaten nedense 3 gündür hafif baş dönmesi, baş dönünce mide bulanmazsa olur mu hemen ardından mide bulanması sonra aniden kesiliyor.. sonra aniden bastırıyor.. üşüttüm herhalde.. bunu yazıyorum; ama hiç akıllanma yok ayaklar cıbıl ve de donuk şu anda..

Okul açıldı, okula gidiyoruz git gel 2.5 saat sadece, okulda ders yok ya da merhaba diyip gidiyorlar..E deseniz derslere haftaya başlayacaz diye biz de gelmesek?
Bu arada 3-5 üniversite (benim istanbul üniversitesi dahil) mezun olmadan önce fen-edebiyat fakültesinde okuyanlara pedagojik formasyon derslerini verecekmiş,karar çıkmış.. Devamını öğrenirsem haber veririm ilgilenen varsa..

Hee bu aralar bloguna insanlar pek yazamıyor, kış uykusuna mı yattınız yoksa benimle aynı dertten mi muzdaripsiniz onu da anlamıyorum,hadi bayram tatiliydi diyelim.. Nerdesiniz ayol?

Juve..

21 Eylül 2009 Pazartesi

Leverage,emmy,vs..




Yalan sölemiyeyim,cnbc-e benim uzun yıllardır dergisiyle filan takip ettiğim en sevdiğim kanal;ama bir diziyi 100 kere evirip çevirmesi,son 1 senedir olan çeviri hataları, eskiden haftanın 7 günü seyredebilirken şu anda aralarından seçmece yaptığım, filmleri de evir çevir vermesiyle ve de dizilerin çoğunu sezon olarak çok geriden takip etmesi sebebi ile artık eskisi kadar fanatiği olmadığım bir kanal.


Yeni bir dizi getirdiler ekrana bu sezon "leverage".. Bir çok yeni dizi getirdiler;ama ben bunu beğendim.. Fena değil,seyredilebilir buldum hemen paylaşmak istedim.. Bir grup insan,hepsinin farklı yeteneği var, kimi iyi savaşıyor,kimi bilgisayar uzmanı,kimi akrobasi uzmanı, kimisi de tv dizileri için elense de iş gerçek hayatta rol yapmaya geldi mi tam bir profesyonel rol kesici ..
Ele başları ile birlikte günümüzün "Robin Hood" luğunu yapıyorlar, çalıyorlar;ama "iyilik için"..
Pazar günü ekrana geliyor dizi,saat 22.00 da..


Ve ve ve.. Gelelim bu senenin dizilerin oscar ödülü "emmy" ye.. Bu sabaha karşı ödüller sahiplerini buldu,çok seyretmek istedim;ama uykuya yenik düştüm, hemen sabah kalktım ödüllerin sahiplerine baktım açıkçası hayalkırıklığı bu sene de peşimizi bırakmadı sanırım..
Hugh Laurie yine ödülsüz kalmış, how i met your mother yine ödülsüz kalmış, lost ödülsüz kalmış. Anlamıyorum seni emmy..

Dexter,House,Mad men varken gidip de breaking bad nedir ödülü onun aktörüne vermişsin..
30 rock de nedir ki, en iyileri sollamış en iyi komedi de kazanan olmuş..

Neyse, kazanmasını umduklarım yine benim gönlümün birincisi diyor, house üzülme buluşmamıza az kaldı canım diyorum..

Not:Kim neyi kazandı 2009 emmy de görmek isterseniz,burdan buyurun..


İyi seyirler, sevgiler..Juvecan güzelcan..



20 Eylül 2009 Pazar

Mutlu bayramlar:)

bayramlar artık pek bir şey ifade etmiyor
benim için..
Sadece tatil gibi çoğu zaman..
İlk bayram kutlamamı nilo
ile yaptım az önce..
"ne denir ki şimdi ,işte bayramınız mübarek olsun:)" dedi,
dedim "bayramınız kutlu oyssuunn":)
denizcim de çığlıkları ile katıldı bayram kutlamasına..
Sizin de bayramınız kutlu olsun ,
sevdiklerinizle,
sağlıkla,
mutlulukla
geçireceğiniz nice bayramlara..
Sevgilerle..
J.

19 Eylül 2009 Cumartesi

Dipnot!


*Şimdi ilk dipnotum şöyle, günlerdir sevgilimin taşınması,çok yakın tanıdıklarımızın taşınması sebebi ile temizlik kovası ve bezler arkadaşım oldu zaten, kolileri saymıyorum bile ..
Sonunda sıra bizim eve geldi, bayram arifesi olması da cabası..Bugün tükendim artık..
Hele ki evde temizlik yapmaktan,yemek yapmaktan usanmış bir anne, hiç bir şekilde temizlik yapmaya yardım etmeyen (kendi odası dahil) bir abi ve ben karışmam babası varsa biraz zor oluyor bu iş .. Ve evde anne "dur! atma birşeye lazım olur"(hiç bir zaman hiç birşeye lazım olmayacak bir ıvız zıvır) diyorsa, o evde temizlik yapmak gitgide güçleşiyor ve her temizlikten sonra "çok şükür bu seferde bitti " deniyor..

*bugün ekşi sözlükte sabah saatlerinde bir başlık gördüm;ama hemen tarlamı kontrol edip(farmvilleee) işe başlamam gerektiği için içeriğini okuyamadım.. başlık şöyleydi "en çok küfür edilen eşyalar":D
ben kendi kendime düşündüm, en çok küfür ettiğim eşya televizyon kumandası.. genelde yeri bellidir ;ama bazen abuk subuk bir yere bırakabiliyorum.. Annemin ki gözlük:D o gözlük her gün en az 2-3 kere kaybolur, hepberaber aranır.. Abimin ki ..hım... her bişeyi diycem,olmıycak.. Genelde cep telefonu:) ve cüzdan ve güneş gözlüğü ve.. devamı gelir sonsuza kadar..
Babam herşeyi aldığı yere koyduğu için onun öyle bir derdi yok genelde aradığını bulur...

İşte bir temizlik günü daha sona erdi,darısı halen uğraşanların başına..
Sevgilerle,J.

17 Eylül 2009 Perşembe

JuVe Olay Yeri : "Annecy"



















Buldum,buldum..Gidilecek,görülecek,kendine aşık edecek başka bir yer buldum..Duyduuuk duymadık demeyin Fransa'nın Venedik'ini buldum ben.


Elektronik posta kutuma düşen burda sizlerle paylaşacağım slayt gösterisi ile başladı her şey ve evet Positano'ya kardeş geldi.. Burası ile kapışır duruma geldi şu anda..Buraya kesinlikle gitmem gerekiyor..


Fransa ile İsviçrenin sınır olduğu yerde,"Annecy" gölünün etrafında, aynı Venedik gibi her yer sularla kaplı,etrafınızı her döndüğünüzde bir başka ortaçağ şatosu,ortaçağ hapisanesi ile karşı karşıya geldiğiniz, dünyanın gastronomi alanında önde gelen kasabası-gastronomi:mutfak sanatları-,kendimize mutlaka balık ziyafeti çekmemiz gereken,yılın her dönemi gidilebilir,dağlarında mis gibi havada hayallerimizin tatilini yapabilirmişiz..Hele şu slayta bakın hele..


içiniz kaynamadı mı? hemen gitmek görmek istemediniz mi?



Ne yalan söyliyeyim, şu uçak korkusu öldürüyor beni;ama kendimi geçenlerde haberlerde çıkan thy'nni bükreş-istanbul seferini yapan uçağın pilotu ve kulenin konuşmasından sonra haksız bulmadığımı düşünüyorum bu uçak hususunda,sevgilim her ne kadar çok güvenli dese,havacılık kurallarının ne kadar sıkı olduğunu bilsem de.bu böööyle...


ben galiba interrail olayına gireceğim bu gidişle,okul bitmeden vizeyi de rahat alırım aslında..

Sevgilerle canlar.Koşun google a hemen "annecy" yazın,uygun hoteller bulun,juve'ye de haber verin.
J.

JuVe Olay Yeri: "Will Smith"








Şaşırdınız değil mi, will smith dediğiniz ortalama filmlerin ortalama oyuncusudur.. Benim için kendimi iyi hissetme tabiri filmlerin baş oyuncusudur.. Bad Boys 2'yi kaç kere seyrettiğimi bilmiyorum, her defasında gülünür mü,her defasında "oha yaahu ne biçim çekmişler filmi" denir mi, denir.
Bence kendini sadece ortalama komedi- aksiyon filmi tarzının dışında da bir şeyler yapabileceğini göstermek için "the pursuit of happyness" la kendine yepyeni bir pencere açtı,diğerlerinden çok farklı bir filmle çıktı karşımıza, azmin,yapmak istediklerinizi yapmanın yaşı olmadığının ve en kötü durumda bile umudunuzu kaybetmemeniz gerektiğinin filmini yaptı..
Bence ondan çok daha güzelini sonraya sakladı ve "seven pounds" la karşımıza çıktı..
Seyrettiğim en değişik,etkileyici filmlerden biri,şunu açık söyliyeyim geniş bir zamanda seyredin filmi,aman bu ne demeyin ve müthiş finaline kadar bekleyin,herkes için olmayan bir film, bir aksiyon beklemeyin,film tamamen anlam yüklü.. bunun dışında ne söylesem film hakkında ipucu vereceğim için ,alın ve seyredin diyebiliyorum..
Hancock, gül,izle filmidir bana göre, I legend, dünyada bilimin nereye doğru gittiğini biraz fantastik olarak etik kısmının irdelendiği, dünyanın sonu geldiğinde tek başına kalmış adamı seyerettiğimiz bir film.I,Robot da keza dünyayı robotlar yönetmeye başlıyor ve en sonunda insanlarla robotlar arasında düşmanlık başlıyor..
Veee benim favorilerimden biri, "Hitch".. King of Queens dizisini sevenlerin orda ki başrol oyuncusu Kevin James'in ve Eva Mendes'in başrolleri paylaştığı filmde, ilişkilerde başarısız olanlara neyi yanlış yaptıklarını anlatarak,doğru yolu göstererek sıfırdan bir aşık yaratan aşk doktoru, kendi söküğünü nasıl dikemiyor onu görüyoruz:) Bence çok keyifli bir film ve bu filmde aklımda kalan söz "hayat nefes aldığımız anların toplamından degil, nefesimizi kesen anların toplamından oluşur"





Tabi bu kadar değil,belki onu o yapan film abime göre olduğu gibi çoğunuza göre "independence day" ya da wild wild west'tir size göre, belki de "men in black" serisinin ayrı bir yeri vardır gönlünüzde.. Bilemem:D ben benim en sevdiklerimi yazdım.. Farkındaysanız fantastik tarafı var genelde öykülerinin ,dediğim gibi son iki filmi haricinde..


Ve Will Smith'in bilmediğiniz bir yönü, kendisi bence üniversitelerin kralı olan MIT den burs alıyor;ama hiç o taraklarda bezi olmadığı için bursu geri çeviriyor..2.evliliğini halen mutlu mesut devam ettiriyor ve bildiğim kadarıyla 3 çocuk babası.. emin değilim:)






İyi seyirler.. Sevgilerimle..




J.








Dipnot




*Sonunda "yakalanmış".. Ne yakalanması?? Adam teslim edildi, hem de spekülasyonlarda ki gibi hiç yurt dışına çıkmamış, hep burdaymış.Muhtemelen evnin arkasında bir evde oturdu,seyretti..
Bizde aramızda konuşurken muhtemelen böyle olduğunu düşündük.. Kendi teslim olduğu için ayrı ceza-i indirim alacak,18 yaşını doldurmadığı için ayrı..
Yani hesaplandı herşey,halyoluna koyuldu ve teslim edildi..

Ne istiyorum.. Bir gün uyandığımda adaletli bir ülkede uyanmayı,boşu boşuna yiten hayatların olmadığı, tam da sel felaketi üstüne! örtbas edilmek,gündem değiştirmek üzere ortaya atılmış olayların olmadığı bir ülkeye uyanmak istiyorum ve belki " son bir umut verse biri ve güzel olacakbir gün her şey dese,ben inanırım belki de bu yalana , ben de alışırım gözlerimi kapamaya"

16 Eylül 2009 Çarşamba

Çocuklar ve Tanrı


Çocuklara Tanrı'yı,inançlı olmayı ya da özgür bırakmayı,vicdan sahibi olmayı öğretmek bence bir çocuğu yetiştirirken öğretilen en zor kavram ve tüm hayatını etkileyen bir olay..
Yanlış anlaşılmasın inançlılık,ateizm vs.bunlara girmek istemiyorum;ama bir anlatım ancak bu kadar güzel olabilir .Lütfen seyrediniz..!

Hayat koçlarına cevabımız...

Hep hayat koçlarının tavsiyelerini okuyup "aa,evet,keşke öyle davranabilsek" derdim.. Bu iyi bir cevap olmuş,hatta iyi değil süper!


Sevgiler... J.



14 Eylül 2009 Pazartesi

Okullar başlıyor!




Bugün ilkokul 1.sınıfa başlayacak öğrenciler uyum sağlasın diye erkenden okullarına gitmeye başladılar.. Bugün radyoda dinliyordum, "ne olacaksın" sorusuna "bilmem", okulu beğendin mi diye sorduklarında "eh işte" diye cevap veren çocukları duydum.
Kendi çocukluğum geldi aklıma,okula ilk başladığım gün.. Annem çok dikkatli olduğu için ve bu dikkati biraz fazla olduğu için benim sokağın dışında oynamam yasaktı , okula gittiğimde annemin gözetimi dışında bir yerde tek başıma olduğum için çok mutluydum, ağlayan çocukları anlamıyordum "niye ağlıyorlar ki, ne güzel işte " diye düşünüyordum.
Şimdi ki çocuklar gibi bilgisayar zamanı çocukları değildik bir de, en güzel yere iz bırakan taşları seçerdik,yerden tüm yaz seksek çizgileri eksik olmazdı, ara sıra arka sokağa kaçtığımda annem nasıl olur da o araya denk getirir beni çağırmayı hemen bağırırdı,bütün mahalle tanıyordu beni zaten,hoş o zaman kim kimin çocuğu,nesi bilinirdi,şimdi ki gibi karşı apartmanda teröristler oturup da bir gün tvlerde "anaaam,bizim apartmanın karşısı bomba doluymuş leeen" denen günler değildi,herkes etrafından bir haber yaşamıyordu..
Şimdi ki çocuklar şanslı mı,değil mi bazen seçemiyorm.Benim çok fazla çocukluk resmim yok,işte herkes kadar;ama şimdi ki çocukların kare kare resimleri var ne güzel..
Ama benim çocukluğumda annem ne kadar tedirgin olsa da şimdi ki kadar güvenliksiz değildi etraf.. Parka gitmenin, bahçeden dut toplayıp yemenin, aşağıya annelerden kilim alıp inip evcilik oynamanın,evcilik oynarken yaprak ve kumdan dolma yapıp yermiş gibi yapmanın zevki başkaydı.. Umarım şimdi ki çocuklar da kendilerine bizim ki kadar da olsa anlatacak,zevk bulacak şeyler biriktirirler anılarında..

Sevgilerle..J.


Çok güzel bir reklam:)







Master card reklamlarını seviyorum;ama hiç bir reklamı herhalde tekrar tekrar seyretmek için beklemedim.. Bu reklam çok güzel.. Okul reklamı,sloganı süper .. çantanın fiyatını filan veriyorlar en sonunda "kankalarla buluşmanın bedeli:paha biçilemez" .. o dansları yok mu o dansları..



Sadece bana mı öyle geliyor bilemiyorum ;ama bana how i met your mother'ın barney, ted ve marshall'ının küçüklük hallerini anımsatıyor bu reklam.. olsa olsa 3 ü böyledir küçükken:)



Türkçesini bulamadım;ama ingilizcesi için;tık!






Sevgiler J.



13 Eylül 2009 Pazar

3.köprü..


Az önce altyazıda okudum, bunun üzerine espriler yapılıyordu sanıyordum, gerçekmiş.. Başbakanımız helikopterle gezip neresi 3.köprü için uygun bakacakmıış..
Tabii, mühendislik,mimarlık fakültesi okumanıza, o kadar dirsek çürütüp,kafa patlatıp,gecelerden sabahlara çalışmanıza gerek yok. Başbakansanız her istediğinizi yapabilirsiniz..
Ben 3. köprüye karşıyım;çünkü bu çözüm değil,yapılabilecek yerlerde malum, çok manalı yerler olmadığı gibi, güzelim ormanlar telef olacak.. Paramız boşa gidecek..
Kendimce çözümüm, 2.köprünün 2 katlı olması, artık yıkılır da mı yapılır, ek mi yapılır ben mühendislik okumadım.. Bu arada trafik ne olacak derseniz, toplu taşımaya yönlendirin insanları, belli saatler arabada en az 3 kişi olmazsa ceza yersiniz köprüyü kullanırsanız diyin.. Bakalım nasıl oluyor.. Herkesin altında bir araba,bir kişi,bir araba birkişi trafik felç olmaz,hatta belki köprüye bile gerek olmaz!
bunun ihtiyaç karşılamak için olduğunu da hiç sanmıyorum,sadece rant..
En çok üzüldüğüm benzine giden paramız , çocuklarımıza bırakacağımız kirli bir hava ve her geçen gün yok olan yeşil alanlara yerine çöl bırakmak..

J.


11 Eylül 2009 Cuma







"İstanbul 2010 kültür başkenti.." Bu yazıyı her yerde gördük değil mi aylardır hatta 1-2 yıldır..
Yurt dışında insanlar bir hata yaptıklarında en azından yapamadım deyip, o koltuğu bırakma lütfunu gösteriyorlar.
Bizde 1 mayısları düşünün, 2 damla yağmur yağdığında yollarda harcadığınız zamanı, deprem olacak korkusuyla 10 senedir yaşadığımızı ;ama herhangi bir gelişme olmadığını, en güzel sanat eserlerimizin bakımsızlıktan ölüme , yokolmaya mahkum olduğunu,-kapalıçarşı bakımsızlıktan çökme tehlikeysiyle karşı karşıya,bunu biliyor muydunuz?- otobüs kuyurklarını,minibüslerde 1000 kişi yaptığınız yolculukları, gözümü her açtığımızda olan zamları,canım moda iskelesinde bile bir bira keyfi yapamamızı..
Biz layık olsak da dünyanın en güzel şehri layık değil bence bunlara..






Hala sağduyu beklemek sadece bir aptallık mı acaba?...


Fotokaynak:hürriyet.


>

e nerdesin..? 4 sene oldu..

Bu da benim size hediyem.... Keyifle dinleyiniz..




































Neden onu çok seviyorum diye soruyorum kendime, bir sanatçı olarak alçakgönüllü olması, çok çalışkan olması, magazinle en ufak bir şekilde münasebeti olmaması, sesinin muhteşem olması kadar şarkılarını kendisi yazması ve bestelemesi, arkadaşlıklarına önem vermesi.. Bir kadın olarak güçlü olması?..
Yoksa hayatın ona verdiği acılara karşı "bazen içime bıçak gibi saplanıp yara olduysan da, günler boyu kanatıp acıttıysan da,daha çocukken bile duvar gibi sert olduysan da sana hiç küsmedim,hiç küsmedim dünya!" diyebilmesinden midir onu sevmem bilmiyorum..
Yazdığı şarkıların sözleri ne kadar okuyup,araştıran biri olduğunu gösterir zaten, yaptığı tasvirlerle tam da bunu demek isterdim, ne güzel demiş dersiniz..
Gördüğüm en güzel sahne performansına sahiptir kendisi, o küçücük kadın o sahnede devleşir adeta..
Kardeşi illet hastalığa yenik düşmüş, çok sevdiği babasını deprem de kaybetmiştir.. o yüzden der ki "öyle bir hayat yaşadım ki cenetti de gördüm,cehennemi de..Öyle bir hayat yaşadım ki son yolculukları erken tanıdım..Öyle çok değerliymiş ki zaman, "hep acele etmem bundan anladım" "
Sevgilisinin ardından, sevgilisi onun yerine alaturka-arabesk müziğinin kraliçesini tercih ettiğinde ,onla beraber olan onla nasıl olur diye ardından şarkılar yaptığında bile medyaya hiç bir şekilde malzeme vermemiştir.. Cevabı en iyi şekilde, hissetiklerini en iyi biçimde en iyi yaptığı şeyle "şarkılarıyla" vermiştir..

Bazen üstünüze ne kadar ağır gelir her şey,sorumluluklarınız,etrafınızdakiler hatta kendiniz bile..
"bugün kendimi tonlarca yük taşıyan gemilerin denizi gibi hissediyorum.. Kaldırma kuvvetim var;ama şehrin atıkları içime akıyor.."
"bugün kendimi odalarından çoğu boş,bazen dolan bir otel gibi hissediyorum.. İçimden ne hayatlar,ne hikayeler ne aşklar geçip gidiyor.." der..

Bazen kendinizi bir işe,bir yolculuğa,bir ilişkiye başlamak için arkanızdan itecek bir güce ihtiyaç duyarsınız, kafanız karışıktır.. " önümde ağır bir kapı, ardında okyanus var.. ben zaten suda doğmuşum kapıyı açmam gerek.işte o an biri geliyor,tutuyor kulağımdan, gözü anahtar deliğinde bak diyor sadece burdan! .. Bırak diyorum o küçücük resmi,yetmez bize bu küçük esinti..Nerde törpülendin böyle.. olmaz !diyor,tutup ayak bileğimi.. bir ileri bir geri her adım bu kapının ardı demek.SONUNDA BOĞULMAK OLSA DA benim o sularda yüzmem gerek.. Anahtar deliğinden görünen bu küçücük manzara,sana YETİYORSA yetsin, benim o sularda yüzmem gerek!"

İşte böyledir, ne daha nicesi vardır sözlerinde, en yakın arkadaşlarınızı,yiten hikayelerinizi, kendi içinizde kalmak istediğiniz zamanları en iyi dile getiren kelimelere en güzel müzikler eşlik eder Şebo'nun şarkılarında..
Yıllardır onu takip ettiğim "mazlum" kardeşlerin güzide sitesi seboistnet.com yayın hayatını sonlandırdı geçtiğimiz günlerde,şimdi ne zaman albüm çıkaracağının haberi de yok ve 4 sene oldu Şebo.. Geçti hatta ..
Daha ne kadar bekleyeceksin acaba ? Zamanı gelmedi mi artık yeni güzel nameleri duymaya..


Foto: kaynak


9 Eylül 2009 Çarşamba

Alın-verin ekonomiye can verin?¿


Efendim, hepimiz şu yukarıda gördüğünüz bayan gibi alış-veriş edebilmeyi isteriz gönlümüzce;ama şahsen benim bir kaç tanıdığım dışında böyle hesabını bilmeyen, gözü kapalı alışveriş yapabilen tanıdığım insan yok..
Ki biz iyi durumda olan insanlarız,sosyal yaşantımız yerinde iyi -kötü.. Durup bakıyorum şu reklama.. "alcakmışız,vercekmişiz,ekonomiye can vericekmişiz" ..
mişiz diyorum;çünkü insanlar dışarıda aç,daha evelsi gün kapımıza abla yardım edebilir misiniz, giymediğiniz verecek giysiniz var mı diye gelmeye başladılar.. Bu bir yoklama da olabilir , yakında soygunlar da artacak..
Etrafa bakıyorum bir kısım (hangi kısım olduğunu çok iyi biliyorsunuz) insanlar da para maşallah.. Nerden kazandılar acaba diye merak etmiyor değilim.. Benim babam geçirdiği bir rahatsızlığa kadar 45 sene hiç durmadan çalışmasına rağmen çok şükür bir evimiz var,başka da bir şey yok..
Gencecik insanlarda son model jeepler,arabalar, sonra alışveriş yapmaya gidiyorum, 2 araba dolusu alış-veriş sözkonusu. Daha çok alabilin inşallah da.. Nerden bu kaynağın suyu diye insan merak etmeden duramıyor..
Ayrıca şu son reklam.. Alın-verin.. Bir benim mi canımı sıkıyor? Bana mı çok itici geliyor.. Hiç bir vergi vermeyen sokaktaki gül satıcısından mı ekonomi canlanacak.. Çinin elindeki oyuncak tekelinden mi?
J.


>

İş görüşmeleri ve JuVe..




Efendim malumunuz ben 2. üniversitemi bitirmek üzere bismillah deyip haftaya okuluma başlayacağım,bu 2. üniversiteye girene kadar diğer mezun olduğum tıbbi laborant sıfatıyla ve başka sıfatlarla çeşitli görüşmelerim oldu.Şimdi de benim için faydalı olacak şekilde bazı başvurular yapıyorum ve özgeçmişimi düzeltiyorum; derken aklıma geldi..
Annem her iş görüşmesinden sonra sonra,tıpkı sizinkiler gibi "nasıl geçti" diye sorar,cevap veremezsiniz;çünkü karşınızda ki iş görüşmesinin 1. basamağında sanki o cv yi siz yazmamışsınız gibi size okur."Merhaba JuVe hn,nasılsınız,bu tarih doğumlusunuz,hım şurda oturuyorsunuz,telefon numaranız bu.. eveeet.. bu okulda okumuşsunuz.. şurda çalışmışsınız.." ne cevap vereyim,ilk defa mı okuyorsun beni çağırdın iş görüşmesine,giyindik,süslendik,geldik tee nerden.. Cv mi okumaya mı.. "eeeamm, şimdi şöyle, biz sizi arıyacağız." e okuyup da aramadınız mı beniiiii!!!
Gidersiniz, 2. görüşmeye ,bunu 1 üst modeli biraz daha değişik sorular sorar, "hedefleriniz neler?"


Sen bana bir benden ne bekliyorsun onu söylesene önce..


Bir de en sevdiğim soru var, "son iş yerinizden neden ayrıldınız", "patronumu öldürdüm, öldürünce iş kalmadı, ayrıldık" canım istedi ayrıldım, patron uyuzdu ayrıldım, para az geldi ayrıldım.. Ayrılmışım işte allla allaaa...


"Ne kadar ücret bekliyorsunuz"? "sen ne kadar vercen bi söyle,altında bir maaş yazmayalım:D"


Böyle ben bir iş için 4 kere gittiğimi biliyorum,hayır bazı iş yerleri çok uzakta,sabah seher vakti çıkmanız gerekiyor..


Bir de hiç anlattıkları gibi çıkmıyor o iş sonra, e böyle mi olacaktık? Ben artık iş görüşme kompedanı oldum ben de onlara sormayı düşünüyorum artık,onlar da kendi özgeçmişlerini düzgün bir şekilde hazırlasınlar,ben de kontrol edeyim..


Sonra hiç bahsetmedikleri işleri yapmak zorunda kalıyorsunuz, " e biz şöle demiştik, gerekli olduğunda diğer departmanlara da yardım edebilir misiniz dedik ,evet edebilirsiniz dediniz" canım benim, senin diğer departman dediğin,sekreterlik.. Onu kime söylesen yapar zaten;ama sekreter benim işimi yapabiliyor mu işi olmadığı zaman? hayır.. İyi yapabiliyorken temizliği de yapim ister misin?..


Neyse sonra bir ara bu insan kaynaklarında çalışanları da yazacağım:) muhahaha:)




Daha çok yazarım da.. neyse..


Sevgiler.. j.


8 Eylül 2009 Salı

Komik değil mi,doğru söyle?:D








İkeaaa,evimizin her bişeysi...


Efendim çok büyük zevkimdir, ikeada gezmek,dibini bucağını bilirim, ne nerde hiç bir tabelaya bakmadan rehberlik edebilirim..
Dörtgözle yolunu beklediğim 2010 kataloğu geçen hafta evimize ulaştı,bu ara yakın dostlarmızın ve de sevgilimcimin ev değiştirmesinden dolayı sık sık gidiyoruz ve katalog geldikten sonra da gittim ikea ya ..
Bir kere katalogtan bahsedeyim, öööle müthiş bir değişiklik yok,aaa bu da gelmiş demiyorsunuz..
Bir de ben genel olarak ikea hakkındaki fikrimi söyliyeyim, bir bakıyorsunuz "aaa bu, bu fiyata, niyeküne? " diyorsunuz sonra uyduruk birşeyin üstünde bir fiyat görüyorsunuz,gözleriniz yerinden çıkıyor.. Hiç anlamış değilim.. Sevdiğim şeyleri de var,manasız bulduğum şeyleri de;ama gezmesini çok seviyorum ..

Dedim ya ,katalog geldikten sonra da gittim diye , o katalogta yazan nadir yeni ve nadir güzel şeylerden hiç biri olmadığı gibi ,bir şey beğeniyorsunuz piti piti hevesle gidiyorsunuz, üstünde " maalesef şu anda stoklarımızda yoktur" yazısı,peki .. Ne zaman stokta bulunur onu yazsaydın ya be canım ciğerim.. Sonra piti piti size pek cevap vermek istemeyen bir sarı t-shirtlü ikea görevlisini buluyorsunuz," o maalesef yok hanfendü" diyor,ben onu anladım canım benim de onun için geldim zaten "ne zaman gelir?" ,"3 hafta sonra stoklarımızda olcak".. O sıra JuVe yi ve Yıldız ablasını bir düşünce alıyor;çünkü kendilerinin kamyoneti olmadığı için bir de kamyon sırası beklenecek 2hafta oldu mu sana 5 hafta. Hele bir de kendin kurmazsan sen ona 6-7 hafta de.. E hani evimin herşeyiydin ikea..?

Ben dekorasyon fikirlerini çok severim, öyle uzun uzun bakamam, sık sık ,kısa kısa bakarım,sevdiğim şeyleri ya bilgisayarıma ,ya not defterime ya aklıma kopyala-yapıştır yaparım.. Evim dergisini hemen ayın 1nde , maison française gibi daha pahalı dergileri 1 ay sonra , dergi iadeleri toplayan ve 3liraya bütün promosyonlarıyla hiç açılmamış şekilde satan kadıköydeki minik sahafımsı dükkanımdan alırım..
Güzel dekorasyon fikirleri için salıncakta iki kişi sallanmayı tercih eden güzel blog sahibi banu hanım'ı takip ederim..

Bu arada ikea'ya yolunuz düşerse bana da haber vermeyi unutmayın, hiç ikiletmem gelirim:)

Sevgiler...J.
Related Posts with Thumbnails