15 Şubat 2012 Çarşamba

JuVe Olay Yeri: "Bayan-sal mezular vol.1"

Yazının ismi bayan-sal mevzular; çünkü bayanları ilgilendiren, erkekleri bayan mevzular bunlar=)
Tam anlamıyla bir erkek mevzusu da sayılmaz aslında, okuyan okusun okumayan okumasın aman! Ben baştan uyarımı yapıyorum, yazıma geçiyorum..

Bir kozmetik kullanıcısı olarak, alacağınız şey her ne olursa olsun önce sample denen, deneme boylarını istemek gerekiyor; çünkü hipoalerjenik yani alerji yapmayan özelliğe de sahip olsa, içeriğindeki herhangi bir maddeye siz alerji sahibi olabilirsiniz, bu sebebe bile gerek yok, her ürün herkese uygun olmuyor, rengi tutmuyor, dokusunu beğenmiyorsunuz, bu oldukça yüksek fiyata satılan bir parfüm de olabiliyor ki, o an karar vermek oldukça güç olabiliyor.. Hele hele ruj, rimel gibi hijyen açısından denenmesi mümkün olmayan ürünlerde çoğu zaman sadece elimizde deneyip, rengine karar verip bir çok kez pişman olup, kullanılmayan ürün birikimine sebep olabiliyoruz. Hijyenik bir şey olduğundan al bu kullanmadıklarımı sen kullanmak istersen durumu da pek olamıyor, değerlendirmesi güç bir durum!
Gidip de  ürünü satan kişiye "bana bunun numunesini verir misiniz" dediğinizde ise pis bir sırıtışla "maaleseef elimizde yok" cevabının altında "pis beleşşçiii" ifadesinin yattığını hissediyorsunuz. Bu aslında pis beleşçi bakışlılar, beleşçilik yapıp, bizim kullanmamız gerekenleri kullanıyorlar, dolayısı ile durum böyle olunca firmalar da numune dağıtımını azaltıyor..

İşte bu gibi "denemeden almayın" bilinci için çok güzel bir sistem ortaya çıktı.
Bir kaç tane deneme boy kozmetik ürün dağıtımı yapan "kutu" üyeliği var, bu yerlere üye oluyorsunuz, aylık olarak ayağınıza kadar bir çok markanın deneme ve tam boy ürünleri  geliyor.

Bunlardan biri "Lila kutu".. Kozmetolog ve haber sunucusu "Ayşenur Yazıcı" ürünlerle ilgili bilgiler, kozmetik üzerine püf noktaları ve markalarla sohbetler gerçekleştirerek kullanıcıları bilgilendiriyor.Lila kutu'nun aylık abonelik ücreti 19 lira.. Şimdiye kadar kutuda bulunan bir kaç marka; Activar, Aisha,Clarins,Bvlgari, Calvin Klein, L'occitane, Kerastase,Inglot,Cosmed, Murad,Olay,Pastel,Flormar,Priori, Rare blossom..


Örnek yorumlar için "lila kutu" yu googlelayarak bir çok güzellik konusunda yazı yazan blog sahibesinin ayrıntılı yorumlarına ulaşabilirsiniz.


Bir diğeri Vanilya Club..Vanilya Club'ın üyeliği 35 lira, fiyat olarak biraz yüksek, şimdiye dek çıkan markalardan bir kaçı, L'occitane, Allesandro, Bonacure, PureBeauty, Nuxe, Lierac, Jane Iredale,Vichy..Aynı googlelama işlemini vanilya için de yaparak yorumları görebilirsiniz.


Bunun dışında bir kaç tane daha deneme boyu kozmetik ürün aboneliği yapan site var; fakat ben pek beğenmedim açıkçası .. 
İşin güzel  tarafı şu; ben şahsen internetten kozmetik alışverişini güvenli bulmuyorum (işin mutfağında bulunan biri olarak) ; fakat burda direkt olarak ürün sahipleri ya da distribütörleri ürünlerini satışa çıkarıyor.(yani güvenilir, ürünler sahte değil)  Bu şekilde ürünleri deneme ve beğendikten sonra güvenilir şekilde internet üzerinden alabilme şansını yakalıyorsunuz. 

Bir çok bayan için bilgilendirici bir yazı olduğunu düşünüyorum.. 
Umarım memnun kalırsınız.. 

Sevgiler.. 

J.

14 Şubat 2012 Salı

Meet with Zihni=)

Sizi biri ile tanıştıracağım. "Contagion" yazısından sonra içler kararmıştır.
 Yok la yok (ehehehe Behzat Ç forever) , depresyona girmedim. ama ilk tüyodan da anlaşılacağı üzere, Behzat Ç. fanatiğiyim. 
Twitter'dayım çoğu zaman; ama iş münasebeti ile aklıma çok süper bir şey gelse de hemen paylaşamıyorum.. ama takip etmek istersen oralardayım.. 
Ve twitterda takip etmeyi en sevdiğim şahıslardan biri ile sizi tanıştırmak için sabırsızlanıyordum.. 


Tanıştırıyim, bu Zihni! Bu fotoğrafını da şöyle paylaşmıştı: 
-"Remember, remember the 5th of November." miyaV for Vendetta-

Ki esprili ve zeki tutumu beni kendisine her geçen gün daha çok bağladı ki, zaman zaman doğuşing yaptı şu şekilde: 


Ve sevgilisi ile dertlerini yazdı, yazıyor, özellikle martın yaklaştığı şu günlerde=) 


Bu da Zihniyi Facebookta takip etmek istersiniz diye.https://www.facebook.com/KediZihni

‎>^.^<

J.

13 Şubat 2012 Pazartesi

JuVe Olay Yeri : "Contagion"

Uzun bir aradan sonra yazı yaz, ona da film incelemesi ile başla, filmde ruh karartıcı bir biçimde bulaşıcı hastalıklarla ilgili olsun..


Bu filmi ilk çıktığından beri seyretmek istedim, biraz mesleki meraktan kaynaklanıyor sanırım. Bir kaç yerde yorumlarına bakayım, insanlar nasıl karşılamış bu filmi diye göz atayım dedim,  genellikle beğenilmediğini, "I am legend" gibi filmlerle karşılaştırıldığını gördüm.
Önce filmin konusundan bahsedeyim, film bir virüsün hızla yayılması ile başlıyor, tanımlanamayan, hızla yapısını değiştiren virüs üzerinde araştırmalar sürerken,virüs ölüm ve bulaşıcılık oranı artarak yayılmaya devam ediyor. Dünya sağlık örgütü eli kolu bağlanmış durumda, aşı bulmaya çalışıyor. Bu sırada karantina durumuna geçilmeye ve iyileştirici ilaçlar araştırılıyor. (Genel durumdan bahsediyorum, özelde de bir çok şey anlatılıyor; ama bu filmden ziyade belgesel tadında)
Filmde,
 Her şeyin farkında olan bir blogger (Jude Law)  bağımsız olarak insanları bilgilendirmeye çalışırken, sosyal medyanın gücü ile insanları nasıl yönlendirdiğini görüyoruz. - Bu noktada hayatımızı ele geçiren blog, sözlük,
twitter, fb gibi mecralardan elde ettiğimiz bilgilerin doğruluğunu, güvenirliğini, perde arkasını sorguluyor insan ister istemez-
Karısını ve oğlunu bir anda bu salgında kaybeden bir babanın (Matt Damon)  kızını nasıl koruduğunu görüyoruz..
Bütün hayatını bilime adamış insanları görüyoruz.. Ölümün pençesinde, sorumluluklarını düşünen (hala bunlardan var mı hayatta yaaa?) insanları (Kate Winslet) görüyoruz..
Bir ilacın sadece iyi geldiği duyumu ile sıraya girip beklerken, yeterince olmadığını duyunca ya da kontamine (virüs bulaşmamış) yemek için beklerken, sıza sıra gelip bittiğinde insanların nasıl o "medeni" halinden çıkıp, iç güdüleri ile yeri, göğü indirdiğini görüyoruz..

Seyredenler nasıl olup da bu filmi bir film olarak değerlendirebilmiş anlamış değilim, contagion her an başımıza gelebilecek, tarihte çeşitli salgınlarda binlerce insan nasıl öldüyse olabilecek bir salgın hikayesi.
Daha 1,5 yıl önce domuz gribi vakası yaşadık, grip çıktı, hemen aşısı çıktı. Aşı hakkında sizi yönlendiremem; sadece kendi fikrimi söyleyecek olursam, bir aşının bulunuşu, etkinliği, insanlar üzerinde uygulanması için onay alması uzun bir süreç.

Bir salgının ortaya çıkışı ile bir zombi filmini karşılaştırıyorsanız, gerçekte olabilecek bir şey fantastik buluyorsunuz demektir.
Sert bir yazı olsun istemedim aslında, sizi hastalık hastası da etmek istemem.
Sadece en iyi ihtimaller üzerine kurulu olan bu filmi, bir salgın sürecinde neler olur diye politik,bilimsel bir çok açıdan fikir edinmeniz için izlemenizi isterim.
Ordaki gibi bir bilim insanı yetişmesi için bile ilham verir belki size, belki de ilaç firmaları için bir hastalığın ne demek olduğu hakkında fikir edinirsiniz..

evet..
Başladık=)


J.

6 Şubat 2012 Pazartesi

Uzun bir aradan sonra.. Merhaba!

Naber okuyucular=) Uzun zamandır yazmak istiyorum aslında, kendi kendime içimden bir söz vermiştim, olumsuz hiç bir şey yazmayacam artık burda diye, fakat dünya döndükçe olumsuzluklar hiç bitmiyor, neyse ki coca cola reklamında ki gibi her olumsuz giden şeyin ardından paylaşılan bilmem kaç bin gülücüklü video var be okuyucu=)
Her gün kalkıyorum, her gün ve herhaftasonu için planlar yapıyorum, sonra eve gelince ne mi yapıyorum? Uyuma, bazı blogları okuma, film-dizi seyrederken uyumaa.. Bu böyle bir sirkülasyon..
Eeeah dedim, yeter.. Yine kendi içimden 250 kişi olunca takipçi yazmaya başlıcam dedim, ( kendi kendime uyduruk bişiler) gördüğünüz gibi mitozla 256ya ulaştınız ve ben ancak başlıyorum yazmaya=)
En takip ettiklerimi takip edin diye burdayım yine, hiç biriniz okumasa bile kendime anılar kalsın diye burdayım yine!

Aslında blog yazanlar benim takip ettiklerim bir azaldı, bir yazmamaya başladı.. Üzüldüm baya..
Sonra güzellik endüstirisi ile ilgili sorumlu kişi olduğumdan, bu konularla ilgili bir şeyler paylaşıp bu işin arka mutfağı ile ilgili bir şeyler söylemek istedim. Ama sonra bunları bu blogda paylaşmayıp, erkek okuyucularıma eziyet olmasın diye, yeni bir blogda paylaşmaya karar verdim.
Böyle bugün bunu giydim, şöyle pahalı ruj aldım paylaşımları beklemeyin o blogtan, sadece bir şeylere karar verirken nelere dikkat etmeniz gerektiğini anlatan bir blog olacak..

Burada yine, bizbize, benim güldüğüm,sinirlendiğim, takip ettiğim, okduğum,izlediğim, sizinle paylaşmak istediğim şeyler yer alacak..

Evet, uzun bir aradan sonra..

Ben geldim!
Related Posts with Thumbnails