27 Eylül 2010 Pazartesi

Hadi Houseculuk ,pardon doktorculuk oynayalım!



Henüz oynayamadım; ama benim vaktim yok diye ,vakti olanları bu zevkten mahrum bırakmak istemedim..
Severek izlediğimiz, 7.sezonuyla ekranımızı şenlendiren, hem kendimizi tedavi ettirmek isteyeceğimiz, hem de bir yakınımızı deneye-yanıla tedavi etse dayak manyağı yapacağımız House'un oyunu çıkmış efendim..


Öyle müthiş bir oyun beklemeyin sakın.. Arada 2 resim arasında farkları bulacağımız, puzzle gibi eşleştirmeler yapıp etap atlayacağımız;ama ne olursa olsun House'a ait bir şeyler göreceğimiz - en azından çizgi halini- bir oyun olacaktır.. - bu tarz oyunları oynamayanlara ya da bilmeyenlere özel dipnot- 



Oynamak, diğer ekran görüntülerine göz atmak isterseniz şurayı tıklayınız.
Benden önce oynarsanız da bir zahmet neler olup bittiğine dair bir yorum yazınız.. 
İyi oyunlar.. 
J.

26 Eylül 2010 Pazar

"Güzel Türkçemiz"


Şimdi ürünlerin çevirilerini yapıyorum ya yeni işimde, olduğu gibi Türkçe kelimeler kullanmak istiyorum elden geldiğince; fakat bir yerde elim kolum  bağlanmıyor değil..
Mesela , "lifting".. Kozmetik ürünlerinin lifting etkisini Türkçe kullanmak için,tam anlamını verecek bir deyiş bulamıyorum.. Zaten hoş karşılanmıyor, "anlamını bulmadığı için"..

Anlayamadığın nokta şu yalnız,

Güzel Türkçemizi zaten yayvan ağızlı kurbağa edasıyla konuşan genç arkadaşlarımıza, daha da güzel örnek olmak için herhalde, yeni nesil gençlik dizilerinde "bir drink almaya gelmiştik!","pi aarcı","skeetchbuuk".. gibi, neye özendirdiklerini, ne yapmaya çalıştıklarını anlayamadığım diyaloglar bulunuyor. 
İngilizce öğrenmeye mi yönlendiriyorsunuz?, zenginler böyle mi konuşur aralarında demeye getiriyorsun?.. 
Başka soylu, zengin aile dizileri de görmüştük, hiç böyle konuşmuyorlardı?

İlkokuldaki Türkçe kitaplarımızda, "okuduğumuzu anladık mı" diye bir bölüm vardı, artık "ne konuştuğunuzun farkında mısınız? Konuştuğunuzu karşınızdaki anlamış mı?" bölümlerinin olması gerek herhalde.. 

Bir ülkede dil elden gidiyorsa, beraberinde benliğimizde götürmeye başlar..
Tarih bilgim zayıf olabilir; ama kronolojisinde zayıftır ve bunları görmek için yakın tarihe bakmak yeterlidir. 
J.


19 Eylül 2010 Pazar

Pazar günü hikayeleri

Pazar günü aile günüdür,çocukluğumu hatırlatan gündür bana..Sabahları kalkıp aile filmlerinin,"alf"in seyredildiği, kahvaltı edildiği, hani klasik 80'lerin sonunda 90'ların başında çocuk olma durumuna göre,yıkanıp paklanıp, parliament gece klübünün jeneriğinin sesiyle beraber,film aklınızda kalarak,tıpış tıpış odanıza gidip "uyu" komutunun geldiği gündür..

Bir kaç komik çocukluk anısı anlatmak istedim size bu pazar günü,gününüz neşe olsun diye.

Annemin biz çocukken dışarıdan bir şey yememizi istemezdi;ama çocukluk işte, o zaman site çocuğu olmadığım için, sokakta seksek oynayıp,ip atladığımız,parka gittiğimiz, ayı oynatan amcaların ve seyyar dönme dolap salıncağın sokağımıza geldiği zamanlardı..Daha da güzeli atının arkasında taze sebze meyve satan amcamız vardı "onlik amca".. Atıyla beraber gezip,sebze satan başka birini görmedim şimdiye dek,kafasında hasır şapkasıyla..Keşke resmi olsaydı da gösterebilseydim size.

Neyse.. Mısır isterdi canım,ben de diğer çocuklarla beraber yemek isterdim..
Annemden dışarıdan yememem için cevabı söylüyorum size: "Adam onun içinde akşam donlarını kaynatıyor, gündüz de mısırları kaynatıp satıyor. Ben pazardan alır yaparım!"



Artık büyüdüm;ama şimdi de aldığım onca mikrobiyoloji dersi,parazit dersi,şudur budur;ama en önemlisi annemin çocukluğumdan altbeynime işlemiş sözleri dolayısıyla yiyemiyorum sokakta mısır:)
Herhangi birinizin annesinin,anneannesinin,babaannesini varsa böyle sözleri,paylaşın lütfen..

Bir diğer anım da şu..
Abimle aramızda 11 yaş fark olduğundan, pek beni yanında dolandırmak istemezdi, her akşam koruya basketbol oynamaya giderdi, ben de isterdim onunla gitmek,o da ben gelmiyeyim diye, her gün rutin öğle uykusunda "bak ben de uyuyorum" diye yatardı - ben uyurken kaçacak ya - ..
Annem beni kendi yatak odalarında yatırırdı, abim de bizim odamızda yatardı ve bir oyun başlatırdı.. Bir çekişte en fazla kaç "kaş" çekeceksin, bir çekişte en çok kaç "saç" çekeceksin oyunu..
Abimi geçmek var ya işin sonunda,çeker çeker durur,bir odadan öbürüne çekip tek tek saydığım saç ve kaşlarımın adedini söylerdim,bir gün bu kaç,saç çekme oyunu bitip,ben uyuyup uyandığımda annemin "kaşına noldu!" diye bağrınmasına kadar.. Bir kaşım neredeyse hiç kalmamıştı çünkü! Abim, gerçekten saçımı ve kaşımı çektiğimi düşünmüyormuş, son oldu tabii ..
Diyeceğim odur ki, çocuktur,anlar,yemez diye düşünüp de,olmadık oyunlar türetmeyin..

J.

15 Eylül 2010 Çarşamba

JuVe @Sally's Spa

Ben bilerek oynuyorum bu oyunları, evrene mesaj gönderiyorum. "Pet Shop Hop" oynuyorum ki ,bir gün kendi evcil hayvan eşyaları satan dükkanımı açabileyim, "Dinner Dash" filan oynuyorum ki,bir gün kendi kafemi açabileyim diye:)

"Sally's Spa"yı da,"ooohhh" diyip rahatlamak için oynuyordum aslında.. İnsanlara spa masajı yaptıkça oyunda, ben rahata eriyordum..

Derken derken bu iş arayan JuVe, evlenene dek artık iş aramamaya karar vermişken,rahat rahat hazırlanayım şu son zamanlarda demişken,tesadüf eseri bir iş ilanı görür. Kuzguncukta gittiği kafede,sahil kenarına otururken hep,o gün içeri geçer, bir çay içerken,bir de yan masadan gazetenin ekini alır.. İnsan kaynakları ekinde iş ilanını görür, mail atar.. Nasılsa hemen ararlar..
Bu sürecin sonunda çabucak spa ürünleri içerik çevirmeni,eğitmeni,katalog düzenlemecisi olur.
                                                  

                            
Bir gün tatilimi yapıcam böyle inşallah.. -iş buldum ya,saç paraları- parmak uçlarıma masajlar, göz kapaklarıma ısınmış taşlar,ellerime minnoşlar şeklinde..

Şaka bir tarafa iş arama durumunda olan, bir sürü okul okumuş, evde depresif bir şekilde cevap bekleyen tüm okurlarıma" hayırlısıyla bir iş " diliyorum .

J.

11 Eylül 2010 Cumartesi

"Niyetin gücü"

Olumsuz düşünmemek lazım ya,olumsu düşünceleri içimizden savurmamız lazım ya..
Geçen gün yine Cesar'ı seyrediyordum;köpek eğitiminden çok "enerjiyi"  doğru yönlendirmenin ne demek olduğunu öğrendiğim meksikalı davranış bilimleri uzmanı mükemmel adamı.
Olumlu düşünmekten bahsediyordu,o enerjinin etrafımızdakileri,köpekleri nasıl etkilediğinden ve zihnimizde düşündüklerimizin hayatta nasıl yer bulduğundan.Bunları dinlerken aklıma hep Hipnoz'cu kitabında anlatılan, aslında olmayan;ama kendi kendimize yarattığımız görünmez duvarlar geldi aklıma..
Türk dizilerinde görüp güldüğümüz, her şeye rağmen belki denenebilir, orangutanın hamster zerafetiyle iki elimizi ritmik şekilde göğsümüzde ki  akupunktura göre karaciğerimizin enerji noktasına vurup,derin nefeslerle dışarı atacağımız olumsuz düşüncelerden bahsetmiyorum tabii.

Ne diyordu Cesar;

"Gerçekçi olan ve zihnimde yarattığım her şey gerçeğe dönüşüyor.Bu, "niyetin gücü"dür."

J.

7 Eylül 2010 Salı

"Hayal Havuzu"

İstemek önemlidir,çabalamak da..
Hayal etmek de güzeldir,bazen sahip olamayacağınızı düşünseniz de,hayatta hiç bir şey kesin değildir..

Hayal havuzu diye bir olay varmış,hayallerinizi yazıyormuşsunuz,en çok destek gören hayali gerçekleştiriyorlarmış..

Ben de hayalimi yazdım oraya.. Desteklemek isterseniz şuraya bir tık!
Siz de sizinkileri orada ve bu yazının yorumlarında paylaşırsanız ne güzel olmaz mı!

Benim hayalim basit.. "Hayvan eşyaları satacağım küçük butik bir dükkan istiyorum,köpeğimle birlikte işe gidip geleceğim,samimi sohbetlerin olduğu küçük bir dükkanda kendi işim!


Herkesi mutlu edecek hayal her neyse, umarım gerçek olur!


Sevgiler.. 
J.

6 Eylül 2010 Pazartesi

Yazmadığım zamanların özeti


Yazmadığım şu zaman diliminde neler oldu merak edenler varsa özetliyeyim..
*İş arayışlarım devam ediyor;ama aynı zamanda nikah davetiyesi,şekeri,bıdısı,budusu gibi şeylerle de ilgilenmem gerekiyor. İş arayışlarıma paralel olarak bu işe girmeye karar verdim,iyi para var gibi görünüyor.
Ne kadar üzülsem de hem o ağaçlara yazık olmasına hem de çöpe atılacak olmasına "davetiye" yaptırılması gereken bir olay.Bu işlere bir bulaştığınız zaman da kimse gözünüzün yaşına bakmıyor,nasısa "alıcaksınız".. 

*Bu işlerle uğraştığınızda herkes yardım etmek için 4 koldan kendi deneyimlerini paylaşıyor, en iyi kararı kendilerinin verdiğini düşünüyorlar.. Öyle değil aslında, bu kadar fikrin ortasında en son karar verdiğinizde -herhangi bir şeyle ilgili- o kadar rahata eriyorsunuz ki, karar verdiğiniz durak size en iyi seçimmiş gibi geliyor.

*Film falan seyrediyorum,öyle kafa dağıtmalık. Romantik Komedi'yi seyrettim.
Gürgen Öz'ün seyrettiğim en başarılı performansı sanırım. Sırf o bardaki sahne için seyredin derim,gerisi faso fiso. Kafanızı dağıtmak isterseniz seyredin,mantık aramayın.Cemal Hünal'ın oyunculuğunu neden kimse beğenmiyor,bu kadar uyuz oluyor onu anlamadım. Bu kadar olumsuz eleştirinin ardından dur bir bakayım dedim, İngiltere de ve Amerika'da almış hem de eğitimini. "Boşver,herkese bakma" dedim kendi kendime, geçtim..

*Çok güzel bir blog keşfettim, bir fotoğraf sanatçısı,bebeği uyurken onun rüyalarını tasvir eden tasarımlar yaratıp,blogunda yayınlıyor.Mila'nın rüyalarına bakmak isterseniz, tıklayın.




*Bu kadar olayın arasında hasta oldum,sümüklerim aktı.. Hiç sedatif (sakinleştirici,uyku verici) etkisi yok denilen,nezle semptomlarını geçiren bir ilaç aldım,iyi ki yokmuş öyle bir etkisi,bilgisayar başında hiç uyumamıştım!
Hala arada ateşim çıkıyor,burnum günde 4 kere fınkırıyor delicesine.. Kendinize dikkat edin.. 
Sümüklü de olsam Nilo ile Habo'nun minik oğlunun doğumgünü partisine katıldım.2 yaşındaki canavarlar içindeyseniz,çocuk da seviyorsanız,"her şeyin minyatürü güzel be" diyip küçük ayakkabılara bakıp mutlu oluyorsunuz;ama bir taraftan da anne-babaların konuşmalarına başka bir gezegenden konuk misafir olmuşcasına bakıyorsunuz:) 

Bunların dışında yuvarlanıp gidiyorum işte.. Yuvarlanırken bir şeye çarpıp,çarptığım şeyi anlatana dek hoşçakalın.. 

J.
Related Posts with Thumbnails