21 Şubat 2011 Pazartesi

JuVe anonsu:

Efendim, blogun şurasıyla burasıyla oynamaktan dolayı geçici biçimsizlikler var, kusura bakmayın; ama geniş ekran arka planı seç olmadı, normal seç, olmadı aralık düzelt.. içime fenalık geldi, silip atacaktım o olcaktı.. en sonunda rahat takıl boşver j, rahat rahat gönlüne göre yap, acelen mi var, sanki iş mi bu dedim.

Esra Pozan'dan bahsetmiştim size bir kaç kere, kendisi fotoğraf sanatçısı olup, mükemmel fotoğraflara imza atıyor, "ilk nefes" ve "mutluluk" adını verdiği fotoğraf serileri ile, bir gösteri, sunum gerçekleştirecek yarın akşam.
ayrıntıları şöyle paylaşayım size, hemen kopyalayıp yapıştırıyorum...



"Doğum ve Düğün fotoğrafçılığı gösteri ve söyleşisi 

Esra Pozan 22 Şubat Salı akşamı PhotoWorld Fotoğraf Merkezi'nin konuğu olacak. Esra Pozan’ın doğum fotoğraflarından oluşan “İlk Nefes” ve düğün fotoğraflarından oluşan “Mutluluk adlı fotoğraf gösterileri, düğün ve doğum fotoğrafçılığı konusunda yapacağı söyleşiye tüm fotoğrafseverler davetlidir.

Not: Salı etkinliklerimiz ücretsizdir.

Tarih: 22 Şubat 2011 Salı
Saat: 19:30
Yer: PhotoWorld Fotoğraf Merkezi
Adres: Bahariye Caddesi Kuzu Kestane Sokak No: 16 Kadıköy İstanbul
Tel: 0216 418 19 76 - 0216 418 01 74
Web: www.photoworldfotografmerkezi.com"



ayrıntlı facebook linki için tık!


ben orada olacağım, ilginizi çekerse, kaçırmayın diye hemen size de söyleyivereyim dedim:) 


J. 

16 Şubat 2011 Çarşamba

JuVe'den küçük notlar..



Header'ımı değiştirmek istiyorum.. 

Blogumda paylaşmak için not aldığım şeyleri bir bir yazmak istiyorum.. 
Hatta temayla biraz oynamak istiyorum.. 
Photoshop öğrenmek istiyorum biraz.. 
Bir kitap var elimde, resmen "aylardır" elimde sürünüyor, pis bir huyum var, bir kitabı bitirmeden diğerine geçemiyorum, tuğla kadar bu kitabı (kitabın adı:sürü) bitirmek istiyorum.. 
Sonra tabii ki diğer kitaplarıma geçmek istiyorum.. 
Düzenli spor yapabilmek istiyorum.. 
Bunlar için zamanı daha verimli nasıl kullanırım da, eve gidip yemekten hemen sonra uyumam, bunu öğrenmek istiyorum.. 

J.

15 Şubat 2011 Salı

mutlu 30:)


Çok keyfimiz yoktu aslında, sana küçücük bir süpriz hazırlayabilmiştim bu kadar sıkıntılı zamanlarda..
İlk kutladığımız doğumgünündü, hastalıkların arasında..
Yüzünü güldürmek istedim, seni şaşırtmak..

Sen de çok şaşırdın zaten:)
Bize ait ne varsa, sevdiğin ne varsa onlardan oluşan bir kurabik aldım sana ..
3'lerle başlayan yeni yaşlar var önümüzde, ben daha 2 liklerdeyim, küçük bir goldiyim, bunu biliyorsun:)
Seni çok seviyorum..
J.

Özel teşekkür "mutlu dükkan"

7 Şubat 2011 Pazartesi

"Siz"

Çok mu eski kafalıyım, "siz" li hitaplar çok mu geride kaldı?
İş yerinde, yeni tanıdığınız ya da eski bir tanıdığınız da olsa belli saygı çerçeveleri aşmamak için "siz" li hitaplar, yavşak internet ortamı sohbetleri yüzünden mi yoksa, egolarını tatmim etmek isteyen kişiler yüzünden mi tarihe gömüldü?
Yemek yapması,sizden yaşça küçük olması, vs. gibi sebepler, sizin onun müdürü olmanız, size karşınızdaki insana "sen" diye hitap edip, emredebilme hakkını vermez!
Hele hele, aptal yerine koyup "2 tane sade, 1 tane orta, 1 tane damla sakızlı kahve.. Anladın di miiee?" diye hitap etmenizi, daha dün girdiğiniz iş yerinde "sana 2 tane mail gönderdim, çıktısını al!" diye emretmeniz haklarını hiç vermez..
Evet, belki eksi kafalıyım, belki sen'li ben'li olmakla, samimiyetin aynı şey olmadığını bildiğimden bu böyle..
Çok sevdiğim, çok samimi olduğum, senelerdir tanıdığım insanlar var "siz" dediğim, bu aramızda soğukluk yaratmadı hiç,
Annemin arkadaşı var, 25 senelik, hiç "sen" demez, hep lafının sonuna da "hanım" ekler.. bu onların yakın arkadaş olmasına, bir sürü sırrı paylaşmasına hiç engel olmadı.. Samimiyette bir engel teşkil etmedi yani..

neyse..
görüşürüs..


J.

5 Şubat 2011 Cumartesi

"bu araba uçar mı baba?"


Bir çocuğun hayal dünyasını ne kadar serbest bırakırsanız, ne kadar yıkmazsanız, ne kadar hoş tutarsanız, o çocuk büyüyünce mutlu olmayı, o içinde öldürmediğiniz çocukluğuyla bulur bence..
Bir büyük çocuğun, küçüklük notu benden size:

"Küçüktüm, babamla arabada giderken, babama sordum : camdan kolumu böööyle uzatsam, bu araba uçar mı baba?
- burda babanın verdiği cevabı okumadan bir sn düşünmenizi istiyorum, siz ne cevap verirdiniz diye...-


baba:"ben de kolumu bu taraftan çıkarırsam uçar!"..."

Sevgiler..
J.

4 Şubat 2011 Cuma

"erkekler ağlamaz"

Hiç haberim yoktu böyle bir çalışmadan, Nilüfer "12 düet" isimli bir albüm çıkarmış, eski şarkılarını rockçılarla yeniden düzenlemiş..
Facebook'ta Şebnem Ferah-Nilüfer yazan video'yu görüp, seyredip, kesin Şebnem Ferah bir çalışma yaptı dememin ardından - bunu klibi seyredince siz de hissedeceksiniz bence;çünkü tamamen Şebnem Ferah klibiymiş de, Nilüfer misafirliğe gelmiş gibi klip- ufak bir araştırmayla , Şebnem Ferah'ın değil de Nilüfer'in böyle bir çalışma yaptığını öğrendim.. Ardından şarkıları dinledim internetten.. Teoman da güzel olmuş, Hayko Cepkin fena değil; fakat diğerleri olmasa da olurmuş gibi geldi..
Derseniz ki kimler var, neler söylemişler; şöyle buyururum ben de size:

  1. Erkekler AğlamazSeslendiren: Nilüfer & Şebnem Ferah
  2. Göreceksin KendiniSeslendiren: Nilüfer & Yüksek Sadakat
  3. Ara Sıra Bazı BazıSeslendiren: Nilüfer & Malt
  4. Sensiz OlmazSeslendiren: Nilüfer & Teoman
  5. Haram GecelerSeslendiren: Nilüfer & Gece Yolcuları
  6. Hey Gidi GünlerSeslendiren: Nilüfer & Ogün Sanlısoy 
  7. İntizar
    Seslendiren: Nilüfer & Badem
  8. Aşk KitabıSeslendiren: Nilüfer & Hayko Cepkin
  9. Unut GitsinSeslendiren: Nilüfer & Cingi
  10. Uzak Dur AteşimdenSeslendiren: Nilüfer & Rashit
  11. Selam SöyleSeslendiren: Nilüfer & TNK
  12. Kim Arar SeniSeslendiren: Nilüfer & 4X4

    Kaynak: esenshop.com
Ve aşağıda tıklayıp seyredeceğiniz üzere, en güzeli Şebnem Ferah-Nilüfer düeti "erkekler ağlamaz" olmuş.. 
Çok beğendim, dinledikten sonra şunu dedim "ohhh be!" 

İyi seyirler.. 



J.

3 Şubat 2011 Perşembe

Garip zamanlar..

İçim sıkıntılı zaten bu aralar, havada mı yürüyorum, ayaklarım yere basıyor mu anlamıyorum.. Sebebini bir önceki yazımda belirtmiştim, iyi dileklerini belirten, içinden geçiren herekese binbir teşekkür.. Her şey güzel olacak biliyorum..
Her şeyin güzel olmasını dilediğim güne uyandığım sabah , daha yeni işe gelmiş, anneme haber vermişken , annem cart diye dedi, "defne joy foster ölmüş" diye.." Hadi canım! Ne alaka!" buyurdum..  Sanki o ölemez gibi..
Sonra dedim, anne benim derdim bana yeter, dur şimdi.. Dur şimdi, onun üzüntü sırasını başkasına vereyim der gibi, ertelenirmiş gibi..
Ardından "çocuğu var ya.." dedim.. Bunları saliseler içinde sıraladım sanırım..
Sonra birden yaşlanmış gibi hissettim.. 99-2000 seneleri, Dejavu diye programı vardı Yunus Günçe'nin, ikisi çıkardı arada, birbirlerine sataşırlardı.. Öldüğü haberini alınca, aklıma eşi değil, Yunus Günçe geldi.. Ne kadar üzülmüştür, yıkılmıştır dedim..
Saçma sapan şeylere inanamadım sonra, birisinin ölüm haberini verince, "eroindir, haptır,odur budur" diyenlere inanamadım..
Ardından sözlüklerde yazan yüzlerce mesajdaki eleştirelere mana veremedim..
Evet, doğru bulmadığımız bir hayat tarzı ya da anlık kararları, duygusal iniş çıkışları olabilir; ama yerden yere vurduğunuz kişi ölmüş ya! Şimdi saygıyı haketmiyorsa, ne zaman hak ediyor?
"Ölü bulundu", "işte son dakikaları","hayattan elendi" gibi başlıkları yazan, gazetecilik mesleğini ayaklar altına alanlara da diyecek laf bulamıyorum..

Hani dedim ya , Yunus Günçe çok üzülmüştür diye..onların dostluklarını anlamak için, yanlarında bulunup, tanımanıza gerek yoktu, gözlerinden anlardınız bunu, o programları seyredenler, o zaman bu zamana büyüyenler ne demek istediğimi anlamıştır..
Yunus Günçe'nin blogundan Defne'ye bir veda yazısı:

Çok insanla tanıştım. Çoğunu unuttum çoktan. Onlar da beni unutmuştur eminim. Kızmam hiçbirine. Alınmam. Üstüme almam.
Hayat çok hızlı bir tren gibi. 
Senin camından baktığın çok hızlı bir tren. 
Ne çok şey görürsün o camdan. Ne azını hatırlarsın. 
Seninle tanıştığım günü hatırlıyorum ben mesela. 
Bilindik, alıştığımız "Tanışmalar"a benzemediğini hatırlıyorum. Bir "Buluşma" gibiydi daha çok. Bir "Kavuşma". 
Beni, benim seni sevdiğim kadar sevdiğini gördüğümde çok rahatlamıştım. Çok korkmuştum beni sevmiyorsundur diye. 
Dokunurdu öyle olsaydı. 
Senin beni seviyor olman lazımdı. 
İnsan yaşarken hep bir "Aferin" arar ya, toplar ya bulduklarını. Senin beni sevmen benim "Aferin"imdi. 
Neden sevdiğini bimiyorsan gerçektir o. 
Başka çaren yoksa eğer, sevmekten başka çaren yoksa gerçektir. 
Ben bilmiyordum neden seni sevdiğimi.
"Başka" türlü bir kızdın sen. "I am a virgin, but this is a very old t-shirt" yazan bir tişörtün vardı.
Çok iyi yemek yapardın. Zetinyağlı fasulyeni hatırlıyorum. 
Beslemeyi severdin. Misafiri severdin.
Sıkılınca "Sıkıldım.Git biraz." derdin. 
Ben de giderdim. 
Bazen sen söylemeden anlardım, giderdim. 
Ayakkabılarımı giyerken ben, sen bana bakar, gülümserdin.
Parmak uçlarında kalkıp öperdin beni.Uzunum ya ben senden.
Yanağımdan öperdin.
Sırtımı sıvazlardın sonra. 
Özleyince "Özledim.Gel artık" derdin.
Ben de gelirdim.
Bazen sen aramadan anlardım, gelirdim.
Ayakkabılarımı çıkartırken ben, sen bana bakar, gülümserdin.
"Hoş geldin" derdin. Derken, konuşmazdın.
"Hoş geldin" bakardın.

Çok yan yana uyuduk. Hiç sevişmedik. Kimseyi de inandıramadık.
Zaten bir müddet sonra inandırmaya da uğraşmadık.
Yan yana uyumaya devam ettik.

Kızardın bana.
"Oğlum sen salaksın.Sen salak mısın? Niye böylesin?" diye azarlardın.
"Peki sen niye böylesin?" dediğimde, susardın. 
Ben çok özlerim seni Defne! Çok !
Uyandığımda öldüğünü duyacağımı bilseydim, uyanmazdım.
Bir daha yatsam, uyusam?
Sen dönene kadar uyanmasam?

Ağlamadım ilk duyduğumda, Defne.
Valla...Hiç ağlamadım.
Ama bak...
Şimdi ağlıyorum, Defne!
Çok ağlıyorum!

Huzur içinde uyu Defne..

J.
Related Posts with Thumbnails