30 Temmuz 2009 Perşembe

My little lovely "Captain"


Dişibir kişilikseniz ve abinizle aranızda çok yaş farkı varsa,2 tane babanız var demektir..Hele ki benim ki gibi "ben senin altını da değiştirdim,yıkadımda,yedirdimde,etimden,sütümden faydalandırdım bır bır bır,dır dır dır" diyen bir abiniz varsa muhtemelen babadan da ötedir..

Hiç anlaşamasak da,kendisi huysuzun önde gideni olsa da.. Abi işte:D

Abim artık kocaman ötesi oldu,-laf aramızda yaşlanıyor-... Bugün onun doğum günü.. Onu çok seviyorum,tüm huysuzluğuna,inatçılığına,bağrışmalarımıza rağmen...

Bir kardeşi olması insanın güzel bir şey...

Bazen kareş olduğumuza inanamasam da:D

Doğumgünün kutlu olsun "captain" cım...

Devlet daireleri ve JuVe

Ben bu sene kısmet olursa 2. üniversitemden mezun olacağım. Herkes ne yapacaksın diye soruyor ve ilk üniversitemden mezun olduğumdan beri üzerimde "neden devlete girmiyorsun,girsene" baskısı var.. Genel kanı şu;çünkü devlete girersen yatarsın..
Ben de bu olaydan koşarak uzaklaşan bir insanım ;çünkü ne orda işi olana ne orda çalışana hiç bir şekilde faydası yok..Ben herhangi bir devlet dairesinde bir tanıdığı olmadan işini 1 kerede bitirebilmiş, 100 tane lüzumsuz yer gezmeden , kendinden bir haber insanlara 100 kere aynı lafı anlatıp gene işinizi ilk başta anlattığınız yerde bitirerek işini görmemiş birini tanımıyorum..
Bugün de kendi okulumun "öğrenci işleri"nde işim vardı.Çok basit birşey , diğer okulumda aldığım dersleri almamak için muafiyet dilekçesi vermek, güzelce dilekçemi yazdım,götürdüm...Beğenmedi öğrenci işleri hanım ablası,git dedi bölümüne orda asılı yeni sistem ona göre şu hocana danış.. Öyle bir yazı yok, o hoca da tatilde,sekreteri de kendisinin değil öğrenci işlerinin çözeceğini söylüyor.. Gene beri geliyoruz öğrenci işlerine... Bizim okulun öğrenci işlerinde 15 santimetrekare büyüklüğünde açılır kapanır bir camın arkasından ayaküstü o cam sizin suratınıza kapanmadan anlatmaya çalışıyorsunuz derdinizi.. Böyle bölümüne git dediği de bir üst kata çıkmak değil, o fakülteden ayrılıp karşı tarafa gidip geliyorsunuz bu sıcakta..
Böyleyken böyle oldu, böyle dediler o hocada izinliymiş ,internet sitesinde de bir gelişme yok dedim..Döndü poposunu ,bakıyor .."e işte var ya".. Böyle içimden derrriiiin derriin nefes alıp, o yazanlar ben okula geldiğimden beri var...2 senedir bu okuldayım,kadın sittin senedir öğrenci işlerinde ,bölümün öğrenci işlerinde ne yazdığını bilmiyor.. peki cevap nedir? "şu anda kahvaltı ediyorum"...
İşte özel bir işyerinde sorumluluklarınızı size öğretirler..Hangi öğrencinin işini görüyorsun ki sen bütün gün yayıyorsun kendini zaten. Böyle "ben kahvaltı ediyorum" diyemezsin,zaten devlette orda burda nerde çalışırsan çalış,"sorumluluk" gereği senin önce işini yapman gerekir..
Bir devlet hastanesine gidersiniz,bir test için örnek verirsiniz, o kültür besi yer 4'e bölünür 4 hastanın ki aynı petride çalışılır.. Olduğu kadar mantığı..
12 den sonra herhangi bir devlet hastanesinde iş yapılabildiğini gördünüz mü?
Hastaneyi geçtim,devlet dairesinde gördünüz mü.. Zaten illallah diyip,ordan uzaklaşmanız için ellerinden gelenir ardına koymuyorlar.. söylersiniz derdinizi dinliyor gibi yaparlar.."hım ewet bilmem kim hanıma git ona sor bakalım sağda 3 .katta.." gidersiniz bilmem kim hanıma,bilmem kim hanım örgü örüyor olabilir,börek tarifi veriyor olabilir, gidip "pardon" dediğinizde,"ne işimi bölüyosun benim ki şimdi,ne vardı geldin" surat ifadesini takınır zaten anlatacağınızı anlatmanız kaçar,kısa bir özet geçersiniz,o da sizi çok önemli başka işleri olan bilmem kim beye götürür..
Kısaca Allah devlet daireleine işimi düşürmesin... Lütfen!

27 Temmuz 2009 Pazartesi

Dürüstlüğün ve sorumluluğun sonsuz ağırlığı...

Başlık, okuyunca insan da bir "etarnal sunshine of the spotless mind" hissi uyandırmıyor değil;fakat yazacaklarımın ben de oluştuğu hissiyatı tam olarak betimleyebilen cümle bu...
Tam anlamıyla dürüst bir insansanız, sorgulayan, aldığınız cevaplarla yetinmeyen,sonsuza dek "neden" diye sorabilecek biriyseniz,üzerinizde tam anlamıyla bir ağırlık çöküyor.. Burda kendimi öne çıkarmak için söylemiyorum;ama belli bir zeka seviyesine sahip,kendini geliştirebilmiş insanlar için etraflarına baktıklarında, bazen şunu diyebildiklerini biliyorum " daha az zeka sahibi olsaydım,daha basit düşünebilseydim - hatta belki daha ileri giderek- daha aptal olsaydım,yaşamak sanırım daha kolay olurdu" .. bu yazı aslında gideceği yer belirsiz, her yöne akabilir ... Dürüstlükten dem vurulabilir,burdan kadın-erkek ilişkilerine ,hatta kendi kendinize iç sesinizle olan ilişkilerinize gidebilir...Kendinize kızdığınız o yoğun dürüstlük akıntılarına sürüklendiğiniz zamanlara bile götürebilirim sizi bu yazıyla.. Daha basitiyle de yetinebilirim, anne -baba olmuş doğurma görevini yerine getirmiş;ama çocuğunu trafik yönünde yürütmemeyi bilememiş anne-baba müsveddelerinden bahsedip, bazı şeylere sahip olmasanız bile sahip olduğunuz sorumluluk bilincinin şimdiden sizi tavana kadar rahatsız ettiğinde,çocuk sahibi olsanız bu mantelite de insanlarla nasıl bir arada gideceğini düşündüren bir yazı da yazabilirim...
Hatta hepsinin bu şekilde üstünden geçip hepsiyle ilgili düşündürebilirim sizi..
En yakın arkadaşlarınızla aranızda olan sırları düşünün, o sırların ağırlığını ve sorumluluğunu.. Ot gibi yaşasak da olmaz;ama değil mi! Hayattan sayılmaz..
Da.. Nereye kadar dürüstlük... Nereye kadar sorumluluk.. Nereye kadar bu sorgulamalar..
Canımız ne kadar acısa da sonuna kadar mı?!
Benim için böyle ve işte böyle olduğu müddetçe üzerimde olan tam anlamıyla "dürüstlüğün ve sorumluluğun sonsuz ağırlığı"....

Corpse Bride Şaheseri..


Küçüğüm..Imdb den kontrol edemeyeceğim şimdi,
sanırım 7-8 yaşlarındayım... "Beetlejuice" u seyrediyoruz..Ben o tuhaf,karanlık filme bayılıyorum..
Hani her zamanınızda seyrettiğiniz filmler vardır,bıkmazsınız,hasta olursunuz,canınız sıkılır,evde pineklersiniz,1000 kere seyretseniz bıkmazsınız.. Beetlejuice u ne zaman görsem aynı bu hislerle hiç bıkmadan seyrederim..
1-2 sene önce dvd seçerken,dükkanda bir çizgi -film seyrediyorlardı,ne bu dedim "nightmare before christmas"
dediler..ben de hımmmm dedim:) Fırsat olmadı onu seyredemedim, sonra araştırdım,Beetlejuice,Corpse Bride,Nightmare before Christmas hepsi aynı kişinin elinden çıkmış.."Tim Burton"
CorpseBride'ın önce perde arkasını seyrettim bir arkadaşımda..Hayran kaldım..Tiyatro sahnesi hazırlanmış,bütün oyuncuların maketleri var,"stop motion" tekniği ile çekilmiş film..
Ben o filme verilen emeği görünce,bunu kesin seyretmem lazım dedim..
Konuyu filan boşverin ..Tek tek karakterlere bakın,daha ilk sahnede çıkan kedilere,balıkçılara,balıklara bakın...
Tam bir şaheser.. Konusu da çok hoş ,naif.. Kısa bir merak uyandırıcı
giriş yaparsam,sonrada görmeVictor ile herşeyini kaybetmiş Victoria görücü usulü evleneceklerdir..Victor bir türlü evlilik yeminini edemez,evlilik yeminini çalışmak üzere ormana gittiğinde,yanlışlıkla Ölü Gelin'e bağlılığını sunmuş olur.. Ve olaylar gelişir..
Filmi seyrettiğmde buram buram Beetlejuice koktuğunu söyleyebilirim... Bazı sahneler direk gözümde canlandı hatta;ama bu kopyasını yapmış,bir gelişme olmamış manasında bir his değil,
Tim Burton olduğunu hiç bilmeden seyretseniz,anlamanızı sağlayan bir imza gibi diyelim..
Ve bir son dakika haberi.. Tim burton Copse Bride'ın Victor'ını seslediren Johnny Depp'le birlikte kendi tarzıyla "Alice Harikalar Diyarında" ' yı yeniden çekiyor..
Benden bu kadar,siz de benim gibi Beetlejuice,beetlejuice,beetlejuice! sloganını severek, o mizah anlayışına bayılarak çok kere bıkmadan aynı filmi seyrettiyseniz,
Corpse Bride sizi bekliyor...

24 Temmuz 2009 Cuma

Kitap raflarından yeni haberler...


Bu aralar kitap okumak benim için tamamen bir hayal..Sıcaklardan sanırım,çok keyifli kitaplar var elimde-ağır olanları artık 1 ay sonraya bıraktım- ;fakat okuyamıyorum..Gitmiyor bir türlü..

Bu gitmeme tabii ki de rafları takip etmeme engel değil,hele benim annem gibi,kitapçıya girdiği zaman -hadi anne,hadisene anne,hadi anne yazarlar 3 günder 100 kitap yazmadılar sen yokken çıkalım artık - dedirten bir anneniz varsa,istemeseniz de kitapları takip ediyorsunuz,isteseniz de..

Takip ettiim kitaplar tabii herkesin beğenisine göre değil:)Macera,gerilim,adli tıp,biraz felsefik,otobiyografi türü kitapları çok seviyorum..
Yeni çıkan,çok sevilen bir yazarın kitabı için bu başlık açıldı... Evet efendim , karşınızda Jean-Cristophe Grange!.... Jean-Cristophe Grange'ın kitaplarını çok seviyorum,ona ayrı bir gün kitaplarını tamamladığımda değineceğim, okuması çok keyifli bir yazar..Şimdiye kadar çekilen filmlerinden ne yazıkki kitabı okurken aldığım zevki alamadım..Yazarın Türkçe ye çevrilmiş yeni kitabı.. "KOLONİ"
Koloni'nin merak uyandıran arka kapak yazısı şöyle:".....Paris'te bir Ermeni katedralinde işlenen bir cinayet. Kan yok, cinayet aleti yok, yara bere yok…Biri yaşlı ve huysuz emekli bir polis, diğeri Çocuk Bürosu'nda görevli, ancak açığa alınmış uyuşturucu müptelası genç bir polis. Bu ikisi, gitgide hunharca bir hal alan ve peşpeşe işlenen cinayetlerin katilini veya katillerini bulmak için birlikte çalışmak zorundadır. Birbirlerine ihtiyaçları vardır, birbirlerini tamamlamaktadırlar. Ancak bu cinayetler sıradan bir seri katilin işi değildir. Gizli servisler, naziler,Yahudiler, ülke içinde ülkeler, ve 'siyah bölgeler'… Sanki birileri bir şeyleri gizlemek istemektedir."
İyi okumalar:)



Faydalı bir reklam..











Bisiklete binmeyi çok seviyorum, keşke bizim de ülkemizde bisiklet yolları sadece bağdat caddesi ve uzantısında kalmasa,bisiklete binenler rahat rahat binebilse..En sevdiğim bisiklette,-sevgilimin deyimiyle yumurtacı bisikleti- 3 tekerlekli bisikletler.. Arkasında sepet olan,hakikaten arkasına yumurta koyup satabileceğniz bisikletler.. Şimdi sözü bisikletlerden açtım;fakat bisikletlerden bahsetmeyeceğim.
Geçenlerde elektronik posta kutuma bir posta düşmüştü:)Değişik bir bisiklet kullananan bir bayan -bisikletin önünde puset var- kızı bu pusete koyuyor,emniyet kemerini de takıyor,hem bisiklete biniyor,hem de kızını bu şekilde taşımış oluyordu, ardından bir alışveriş merkezine gittiklerinde,bisiklet birden bire katlanıp bebek arabasına dönüşüyor..
Bu mükemmel tasarımı hemen nilo'cuma gönderdim.. Onların çok şeker bir oğluşu var,dışarda vakit geçirmeyi çok seviyorlar,parka gitmekten çok hoşlanıyorlar..Dedim bu tam onlara göre..
Sonra bu blogu okuyan, çevrelerinde bisiklete sempati duyan, kardeşlerini, çocuklarını,yeğenlerini gezdirmek isteyenler de görsün bu müthiş tasarımı.. Tasarımı yapan ellerine sağlık diyeceğimiz firma; Taga...
Maalesef ülkemizde satış büroları yok;ama iletişim kurulduğunda gönderim olabileceğini düşünüyorum..








23 Temmuz 2009 Perşembe

Blog şablonum...

Sevgili okumacılarım;
Aldığım tepkilerden (nilo'cum saolsun) yorum yazamadığınızı öğrendim.. Eski kullandığım blog şablonuna bir süre geri dönüyorum, yeni kullandığım çok hoşuma gitse de isteklerime cevap veremedi.. Görselliğin herşey demek olmadığını burda bile anladık.. Bir süre daha bu şablonla idare edicez artık:) Juve'yi takibe devam..

22 Temmuz 2009 Çarşamba

I love House...


House m.d dizisini çok seviyorum diye daha önce sölemiş miydim:) her fırsatta söyleyebilirim aslında :) Yeni sezonunun başlamasını benim gibi çok sevenler 4 gözle bekliyorlar eminim..

Bilmeyenler için merak edici ve başlamak için teşvik edici bir kaç cümle söyleyebilirim..

Zeki,yalnız,ukala,küstah, çift uzmanlık sahibi bir doktor aynı zamanda tek bacağından sahip olduğu sorun nediyle hem bastonla yürümek zorundadır hem de ağrı kesicilere mahkum..

Hastaların her zaman yalan söylediğine ,bir şeyler gizlendiğine inandığı için evlerini darmaduman etmekten geri kalmamakta, her konuda her zaman haklı çıkmakta, hem de bütün problemleri çözerken hastalarıyla mümkün olduğu kadar tanışmamaktadır;çünkü Hastalıkları sadece çözülecek bir puzzle olarak görmektedir..



House'ta ki herkesi çok seviyorum.. Umarım bu sezon son sezon olmaz.. Baştan 4-5 kere seyrettiğim bu dizi başucu dvd'lerimden.. Hala başlamayanları çok şey kaybetmiş olarak görüyorum...

Sadece taksiye binmek istiyorum...


Bizim ülkemizde sahip olabileceğiniz en kolay mesleklerden biri taksicilik..Öyle işe girerken prosedür olarak görülen sabıka kaydına bile gerek yok, herhangi bir kariyere hiç gerek yok!
Sadece ehliyet sahibi olmanız yeterli.. Gerisi önemli değil..
Bugün bir yazı okudum ekşisözlükte, dolandırılmış bir arkadaş 50 lira vermiş taksici 5 lirayla değiştirmiş abi sen ne yaptın bu 5 lira demiş.. Gitti 50 lira,bir de üstüne yol parası.. Bu artık herkesin bildiği numara sanırım ,hoş biz de başımıza geldiğinde öğrenmiştik..
Ayşe Arman yazı yazdıktan bir süre sonra başına gelen olay,taksici içerdeyken kapıları kilitledi,
cinsel organını çıkardı,sapık olaylar yaşandı..
Ben her taksiye binişimde surattan 3 sn de pikolojik çözümleme, taksi plakasını aklımda tutma,cep telefonunu hemen yanımda tutma gibi bir sürü işin yanı sıra, şoförü gideceğim güzergahın yolu konusunda ikna etme gibi işleri de yapmaya çalışıyorum..Bu bir rahatlıktan çok eziyete dönüşüyor bu yüzden..Tabii bir de sizi beğenmeyen taksi şoförleri var.. Elinizde poşetler 3-4 kmlik bir yol söylediğinizde bir şey söyleme zahmetine ble katlanmadan ,sizi öylece şaşkın ve kızgın bakışlarla bırakıveriyorlar..
Onlar da haklı ben onlara nasıl güvemiyorsam,onlar da binen müşteriye güvenmiyor..Ama ben daha gideceğim yere gitmeden kendimi dışarı dar attığım, indiğim tenha yeri o arabanın içinden daha güvenilir bulduğum zaman bile oldu..
Biliyorum, her okuyanın da bir sürü anısı gözünde canlanmıştır,işte çözümsüz bir yaşam parçası bu da...
Sadece taksiye binmek istiyorum(z)...

20 Temmuz 2009 Pazartesi

Salsa,Bachata ve diğerleri...











Dans etmek olsun kapı gıcırtısı fazla bile gelir,kendi içimden de söleyip dans edebilirim:) ;ama
lisede halkoyunları dışında başka bir dans yaşantım yoktu sosyal olarak,orda burda arada edilen ya da kendi kendinize yaptığınız danslardan bahsetmiyorum..
Abim 2.5 sene önce "Salsa" kursuna gitmeye başladı ki kendisi de yetenklidir;fakat kabul edersiniz ki oda dansları başka türlü yetenek gerektirir.. Ben iki-üç gider bıkar diyordum,ardı arkası kesilmedi.. Sonra akşamlardan bir akşam latin dans gecesi yapıldığı yere beni ve arkadaşlarımı davet etti..Adı "otantik"olan bir yerde ne kadar eğlenilir ki,isme bak gözlemeci gibi,üstelik burnumuzun dibindeymiş,öyle ahım şahım bir yer olsa şimdiye kadar 50 kere adını duyardık diye gittim tam 1 sene önce..Ağzım açık kaldı desem tam yerini bulur herhalde..(fakat sadece bahçesinin kullanıldığı,güzel partilerin yapıldığı yaz gecelerinden bahsediyorum) Kime bakacağımı,nereyebakacağımı bilemiyorum,herkes topuklu ayakkabılarını,eteğini,partnerini hazırlamış gelmiş.. Böyle bir etkilenme olamaz..Baktık karar verdik.. Bizde gitmeliyiz mutlaka dedik..Hemen arkadaşlarla aramızda eşleştik..Dans kursuna başladık, öyle ki hepimiz Anadolu yakasında oturmamız,birimiz Gebzede çalışmasına rağmen itü'ye (maslak kampüsüne) azimle salsa kursuna gidiyoruz..Çok eğlendik... Oldukça ilerlettik;ama dönem arası girdiğinde çoğumuz pes etti..
Kurs ve sonrasındaki ilk latin gecesi maceramızı başka gir hikayede yazacağım:) Bugün "teaser"kıvamında..
Benim en sevdiğim latin dansları Salsa veBachata.. Salsa'da sonsuz figür var;ama hepsi 1,2,3&5,6,7 üzerine kurulu..Bir dönmeler,bir düğümlenmeler,bir açılmalar..Çok;ama çok zevkli,bir o kadar hareketli olan bu dansta oldukça kalori yaktığınızı da söylemeliyim..
Bachata,tamamen uyduruk oluşmuş bir dans olmasına rağmen,dansla sevişmek anlamına geliyor..
Ki öyle oluyor, çok basit adımları olan,sizin de istediğiniz gibi eklemeler yapabileceğiniz bu dans 1,2,3 tıp:) 1,2,3, tıp adımları ile oluşuyor.. Yapması çok zevkli,öğrenmesi de yarım saatte bachata ustası olabilirsiniz;ama renklendirmesi size kalıyor..
Bir kaç video linki vereceğim,umarım beğenirsiniz..
Dans etmek çok zevkl,çok rahatlatıcı..Haftada ayıracağınız 2 saatle kendinizi çok mutlu hissettiğinizi göreceksiniz..
Bu arada eşim yok diye üzülmeyin,dans partnerini kursta ya da internet sitelerinde bulabiliyorsunuz..En güzeli kendi partneriniz olması tabii;aman aile içi geçimsizliğe sebep olmayalım blog yazalım diye:)http://www.dailymotion.com/relevance/search/bachata/video/x84hbm_bachatas_music

Dilenciler ve çocukları...


Dilencilerle ilgili bir yazı değil bu.. Çocuklarla ilgili bir yazı..Dilencilerin iş bulma durumu,muhtaçlı durumu,yetişkin oldukları için kendi başlarının çaresine bakabilme durumları var;ama ben bebekli,çocuklu bir dilenci gördüğümde hep bir ikileme düşüyorum..."O çocuğun seçme şansı yok ki.." Hiç olmayacak.. Sonra şu anı kurtarsam ne geçer diye düşünüyorum elime, bir kaç ay sonra yenisini doğuracak.. İstediği ekmek parası,bez,süt parası yerine doğum kontrol hapı olsa hemen koşa koşa hatta yanımda para olmasa bile yalvar yakar bir şekilde alacağım hepsine..

Bu bilinçsizlik ne kadar sürecek bilmiyorum;çünkü o bebekler yarın bir gün büyüdüklerinde bizim çocuklarımızı dışarı çıktığında "dikkat et tamam mı" dediğimiz,dikkat edilecek unsurlar arasına girecekler..

Elimden,elimizden ne gelir bilmiyorum;ama ilerde bununla ilgili bir şeyler yapmayı çok istiyorum..

18 Temmuz 2009 Cumartesi

Anne torpili..





























Annemin daha önce Leman Kültür'de sergi açtığından ve karikatürleri yağlı boya ile cam üzerine çalıştığından bahsetmiştim.. Anneme bir şeyi yapma isteği geldi mi ne temizlik yapası gelir,ne yemek,ne bulaşık..Sadece yapmak istediği şeye odaklanır ve aniden sıtkı sıyrılır,her şey toplanır "bir daha başka bir zaman -hiç bir zaman- yapılmak üzere" balkon ya da küçük tuvallete ki arşivimizde yerini alır...Bu resimlerde bir süre bir sürü yapıldı.. Evimizin her yerinde bu karikatürlerden var:) -sanki az karikatür bir aileymişiz gibi.. şimdi yeni bir tutkusu var onu da yakında paylaşacağım;ama bu resimlerden bir kaçını paylaşmak istedim..
not:Resimleri büyütmek, daha kaliteli görmek için üzerlerine 1 "tık"...

Kuzguncukta açık havada sinema keyfi..







"Kuzguncuk" adlı yazımda, kuzguncuk ilkokulunda açık havada sinema keyfinin başlayacağını söylemiştim.. İşte ayrıntılar... İyi seyirler...
18.07.2009 cumartesi: pulp fiction (ucuz roman) (yönetmen: quentin tarantino)
20.07.2009 pazartesi: solino (yönetmen: fatih akın)
21.07.2009 salı: absürdistan (yönetmen: veit hemler)
22.07.2009 çarşamba: big lebowsky (coen kardeşler)
23.07.2009 perşembe: persepolis (yönetmen: marjane satrapi ve vincent paronnaud)24.07.2009 cuma: ölümsüz(z) (yönetmen: costa gavras)
25.07.2009 cumartesi: love story (yönetmen: arthur hiller)
27.07.2009 pazartesi: duvara karşı (yönetmen: fatih akın)
28.07.2009 salı: mezun (yönetmen: mike nichols)
29.07.2009 çarşamba: easy rider (yönetmen: dennis hopper)
30.07.2009 perşembe: ruhların kaçışı (yönetmen: hayao miyazaki)
31.07.2009 cuma: annie hall (yönetmen: woody allen)
01.08.2009 cumartesi: kelebek (yönetmen: franklin j. schaffner)
juve notu: eğer "persepolis" i hala seyretmediyseniz, bu frsatı kaçırmamanızı ve koşarak sinemada yer kapmanızı tavsiye ederim...

16 Temmuz 2009 Perşembe

Adab-ı Muaşeret....

Eski kelimeleri çok seviyorum:) Annem,teyzem çok güzel yerlerde kullanırlar,genelde çok gülüyorum kullandıklarında;ama ben de sanırım eski bir nesil oldum ya da ruh olarak eskidim ..Bu yeni tarz "geellcaam şimdi,oha yaa" şeklinde ki jadde jargonundan haz etmiyorum.. Adab-ı muaşeret de hem içerik hem de söz olarak bence korumamız gereken sosyal kurallar bütününü oluşturuyor ve çok sevdiğim bir eski söz..
Yeni nesil diye mi tabir etsem,yeni nesille bir alakası yok aslında görgü kurallarından mahrum kalmış genç arkadaşlarım diyeceğim ama bunların genç olmayanı da var, bazı insanlar zaten yaşaması zor olan büyük şehir hayatını daha da zor hale getiriyorlar,bu insanlarla nasıl yaşıyorum,insan hiç mi etrafın farkında olmaz diye insan içinden geçirmeden edemiyor.. Bunun doğup,yetiştiğiniz yerle alakalı olduğunu düşünüyordum;ama hayır istanbul terbiyesi ile filan da alakası yok.. Özellikle toplu taşıma araçlarında ki davranışlarda görüyorsunuz bu ayrımı,yani istanbulda filan doğmanıza gerek yok, dikkat etmek,özen göstermekle alakalı..Yanlış anlaşılmasın asimile olmaktan da bahsetmiyorum ben .. Asimile olanlar da yazının başında bahsettiği döönjaaamm,geljaam,starbaksa gidelim elimizde kahvemizz hobareeyy,clublara akalım olanlar...
Örneğim motora biniyorum karşıya gitmek için sabah,herkes çayını alıyor ,sabah sıkışıklığı ayakta gidenler bile oluyor,karşımdaki adam bacaklarını kocaman açmış,okuduğu gazete dizlerimde gidiyoruz..Hemen yanındaki adama bakıyorum,gazete okuyor,çay içiyor,kahvaltısını ediyor;ama kimseyi rahatsız etmiyor,yanımdaki yaşlı amca da gayet üstüruplu bir şekilde oturuyor..Yani insan bir sağına bir soluna baksa "dur bir toparlanayım" der.. Bir de en çok yaşadığım şey, minibüse biniyorsunuz -bazen daha minibüs kalkmış bile olmuyor- hemen popomu oturtayım bir yere endişeysiyle daha paralarını vermeden bir de en arkaya yerleşerek öndekinin omzunu delerek"şurdan bir kişi bilmem neresi uzatır mısııınn".. uzatamam,kalk ver...Ben kendim için bile bir başkasını rahatsız etmiyorken neden senin için öndeki,o bir önündekini rahatsız ediyor, üstelik tek kişi de değilsiniz..Seni gören yanda ki de uzatıyor hemen..Ben mecbur muyum muhabsebeciliğinizi yapaya şu şu kadar şurası, bunun üstü burası diye hesap yapmaya..
Bir de yer verdirmeciler var..Doğrusunu söylemek gerekirse yer verirken de artık seçici davranıyorum,hele okul zamanı en kalabalık yollarda,en iş çıkışı işe gidiş saatlerinde yolda oluyorum, çok merak ediyorum şu yaşlı teyzeler amcalar 1 saat sonra gitseler o çok mühim gezme yerlerine olmaz mı?Bir de gençliğe hemen laf atmak var ,biz gençliğimizde böyle miydik,siz de yaşlancaksınız.Ama yaşlandırdın sen beni bıdı bıdı,günde 2.5 saat yol gidip geliyorum,ben de yoruluyorum ,belki biraz birşeyler okumak,dinlenmek istiyorum.. Sen de bir sonraki tramvaya bir sonraki minibüse bin canım benim .. Teyzeler özellikle huysuz oluyor ve huysuzlaştırıyor insanı..
Hele işte sıraya girmeyi bilmeyenlerden filan bahsetmek bile istemiyorum.. Çok şükür ki orta sınıf,az çok birşeylerin usulünün bilindiği bir bölgede yaşıyorum..
Bize yere çöp atılmaması,toplu taşıma araçlarında yüksek sesle konuşulmaması,başkalarını rahatsız etmememiz öğretildi,bunlar artık genel kurallar;ben hala ceplerimde,çantamda bir sürü çöple eve geldiğimi biliyorum çöp atacak yer bulamadığımdan dolayı;ama küçük çocuklar görüyorum,anneleri babaları hiç o çocukların anne babası gibi davranmıyorlar..Kedi,köpek gibi bir ebeveynlik anlayışları var,çiftleşerek dünyaya getiriyorlar,gerisini de kendileri öğrensin diyorlar..Hal böyle olunca görgü kuralları ile yetişmiş ve bu kurallardan nasip almamış aynı yaşlardaki insanlar ruh olarak o çağda yaşamıyor gibi geliyor..
Lütfen özen gösterin,bana ne demeyin,üstüme vazife değil diye düşünmeyin.. Gittikçe yozlaşan bu toplumda hepimiz ve gelecek neslimiz yaşayacak;ama böyle giderse pek de yaşanacak bir toplum kalmayacak..

15 Temmuz 2009 Çarşamba

JuVe Olay Yeri: Takip edilesi belgeseller











Ben belgesel seyretmeyi çok severim.. Evde kablolu tv miz olduğu için sadece discovery channel ve national geographic channel seyredebiliyor olsam da onlar bana yetiyor..
Çok severek takip ettiğim programlar var,tabii bir de biyoloji bölümü okuyunca daha bir zevkle seyrettiğim doğa programları da var aralarında; ama okulunu okuyunca biraz hafif kalıyor ordaki bilgiler artık.
Ensevdiğim programlar arasında başı çeken bir program "Miami Ink".. Miami Ink de Ami ve arkadaşları profesyonel "tattoo" yani dövme sanatçıları..
İşlerini çok önemsiyorlar,aileleri,arkadaşlıkları,çırak yetiştirme dönemleri, oraya dövme yaptırmaya gelen insanların enteresan hikayeleri beni çok etkiliyor. Belki arada görüp"amaaaann bu ne be, dövmecilerin belgeseli mi olur,aykırı hayatlar,vs."aklınızdan geçirerek seyretmiyorsanız ben bir kere oturup seyretmenizi tavsiye ederim..
Bu konu açılmışken, dövmeyi çok seviyorum; fakat araştırdığım kadarıyla ülkemizde bu işi iyi standartlarda yapabilen az yer var, sonra birşeyler yaptırayım diye düşünüyorum..Acaba sıkılır mıyım diyorum kendime.. Bunun için kendi kendime siyah cam kalemiyle ufak tefek denemeler yapıyorum:) İlk gün elime bir yıldız çizmiştim bir ara dalmışım elime böcek kondu sandım, kovalamaya çalıştım:D Böyle denemelerle eğer sizde benim gibi muallaktaysanız ya da sıkılırım ben diyorsanız;ama aklınızda kalıyorsa geçer çizimler ya da kına ile dövmeler yaptırabilirsiniz..
Diğer bir sevdiğim program ise "Mythbusters"... Onlar şehirefsanelerini avlayan bir grup özel efekt uzmanı..Efendim aya gerçekten çıkılmış mı , yok bilmem kaç metreden aşağı düşen inşaatçı önden çekicini fırlatırsa suyun gerilimini azaltır ve az yaralanır, salsa sosuyla bilmem kim hapishane demirlerini eritip kaçmış ... Bunların hepsini deniyorlar.. Asıl ilginç olan fizik,tıp,kimya bilgilerinin süper olması..
Bir diğeri "Dirty Jobs-kirli işler" .. Efendim kim foseptikte çalışır,kim böcek temizleme,fare yakalama işleri yapar, kim çöp toplama yerinde çalışır, kim inekleri yapay döller.. İşte adamımız bu işleri yapanları buluyor, bulmakla kalmıyor,yaptıkları işleri yapmaya çalışıyor...
En sevdiğim bilgilendirici,merak giderici programda sıra... "How it's made" Efendim buzdolabı ,atlkarınca atları, benzin deposu,fötr şapka.. aklınıza ne gelirse nasıl yapıldığını benim gibi merak ediyorsanız, böyle şeyler aklınızı kurcalıyor ise bu programı sakın kaçırmayın..
Yenilerden bir program.... "Time warp" Bu programda özel kameralar kullanıyorlar,saniyede 10000 kare çeken kameralarla, gözümüzün o an farkedip algılayamadığı değişiklikleri bir çok konu da deneyerek, bize gösteriyorlar.. Bunlar çok basit şeyler de olabilir, bir japon kılıç ustasının fizik kurallarına ters düşen hareketlerini de gösterip bizi hayrete düşüren olaylar da olabilir..
Benim adli tıp üzerine ayrı bir merakım olduğundan itiraf etmeliyim ki bu herkesin ilgisini çekecek bir konu değil...Nerde merak uyandıran bir ölüm var, "Dr.G" otopsi masası ve engin tıp bilgileriyle bizim ve ölen kişinin tanıdıklarının merakını sonlandırmak için var gücü ile çalşıyor..
Ve en sonuncusu.. Ben uçağa henüz hiç binmedim;sanki hiç korkmuyormuşum gibi "Uçak kazaları raporu" nu seyrediyorum..Elimde değil, nolmuş,niye olmuş,nasıl çözülmüş,ne yapmışlar merak ediyorum... En nüktedan kısmı o korkulu dakikalardan sonra programın arkasından ,"sakın endşelenmeyin, yolda yürürken eşşeğin sebep verebileceği bir kazada ölmek uçak kazasında ölmekten çok daha olası" diye bir de istatistiki verilerle destekleme numaraları yapmıyorlar mı.. Olsun gene de seyri zevkli bir program..
Bunlar benim en sevdiğim belgeseller..İyi seyirler...

14 Temmuz 2009 Salı

JuVe Olay Yeri: "Takip edilesi internet siteleri vol:1."

İnternette çok vakit geçiren biri olarak, çok geniş bir yelpazaye hakim olmasam da internet sitelerinden enteresan,işe yarar olanları takip etmeye çalışıyorum...Bunlardan bazıları hayranı olduğum bir sanatçının internet sitesi,bazıları bayanlara özel elbise,odur budur sitesi, bazıları bilgisayar oyunları ile ilgili, bazıları internette vakit geçirmek için takılınan siteler , bazıları da okuyup eğlenmek bağımlısı olmak için oluşmuş, -bu kullandığım son bazıları:)-bazıları da efendim diyelim işte internetten dizi çektiniz türkçesini bulamıyorsunuz ya da vaktiniz yok indirmeden hemen seyretmek istiyorsunuz işte bunları nerden bulabileceğinizi önereceğim siteler olacak...

  • http://www.diziport.com/ ..... işte dizi seyredeceksiniz , indirecek vaktiniz yok buyrun tıklayın efendim.. alt yazısı filan içinde
  • http://www.pcinema.org/ .... burası indirmeden film seyretmek için birebir;fakat görüntü kalitesi oldukça düşük .Ben bu siteyi filme tabiri caize bir baştan bir kıçtan bakarak değer mi değmez mi seyretmeye kararını vermek için bakıyorum
  • http://www.imdb.com/... efenim bilmeyeniniz yoktur.. ama bakın kim kaç puan almıştır filmlerde
  • hangi oyuncu nerde oynayacak..
  • http://www.cizbakalim.com/ efendim kelimeleri çizerek anlatıyorsunuz odadakiler bilmeye çalışıyor, ya da onlar anlatıyor siz bilmeye çalışıyorsunuz oynaması çok zevkli bir oyun..
  • http://www.redkaraoke.com/ karaoke yapmak için uzaklara gitmeye gerek yok, kendi evinizde kendi kendinize eğlenebilir ya da arkadaşlarınızla evinizde karaoke partileri yapabilirsiniz( niye eve bu kadar taktım bilmiyorum, ofiste ya da bahçede değil.. evde!)
  • http://www.divxplanet.com/ film,dizi ne kadar türkçe altyazı ararsanız hepsi burda
  • http://www.merlininkazani.com/ merlinin kazanı kaynar durur, ona bakmadan oyun alınmaz,oyun kaç puan almış,artıları neler,eksileri neler,hangi özellikleri ister , hangi platformlarda oynayabilirsiniz, beklediğiniz oyun ne zaman piyasada olacak hepsi burada...
  • http://www.elfe.com.tr/ efendim nerde güzel etekler,elbiseler diyorsanız işte burda.. indirimleri de çok uygun ..
  • http://www.limango.com.tr/ , http://www.markafoni.com/ ikisi de aynı mantıkla çalışan belli süreler için beğenilen markaların belli sayıdaki indirimli ürünlerini satıyorlar.. Yalnız bu sitelere üye olmak için davetiye gönderilmiş olmanız gerekiyor.. İsterseniz ben gönderirim mail atın:D
  • http://www.jigzone.com/ bilgisayarda puzzle yapmak istiyorsanız jigzone tam size göre!
  • http://www.oyunus.com/ ben scrabble oynamayı çok seviyorum, türkçe scrabble oynayableceğiniz yegane site , sadece scrabble değil, kelimetris,harfilo,kelime hazinesi,bulmaca,vb. oyunlar oynamak mümkün.
  • http://www.tish-o.com.tr/ en sevdiğim internet sitelerinden biri.. 2 yıldır takip ediyorum, çok güzel t-shirtlerin yanı sıra artık bir sürü aksesuar da tasarlayabiliyorsunuz...
  • http://www.theknot.com/ evlenecek kızlar,anneleri.. Müjde!:D burda çok ünlü modacıların hemen her türlü gelinliklerini bulabilirsiniz, ayrıca evlenecek çiftler buradan ajandaya girip bütün planlarını yapabilirler.. güzel bir site..
  • http://sozluk.sourtimes.org/ o bir fenomen. en sevdiğim internet sitesi,açılış sayfam... ekşisözlük ü takip edin..ettirin:)
  • http://www.uzmantv.com/ işte derler ya "uzmanına sormak lazım" burda sormuşlar.. bütününü de dinlemek zorunda değilsiniz konuşmanın.. Sorular gözüküyor tek tek,neyi merak ediyorsanız üzerine 1 tık yeter;)
  • http://www.keyshowroom.com/ bu intersitesinde marshall boyanın katkılarıyla,efendim şu odaya şu boyayı sürsek nasıl olur, böyle yapsak nasıl gider sorularına online cevap bulup,yerinizden kalkmadan dekorasyonu zevkli hale getirerek evinizde çayınızı yudumlayarak(bak gene evde... ben hep evdeyim ya ondan kaynaklanıyor) güzelce boya beğenmek,tasarım yapmak,tasarım seçmek gibi işleri yapabilirsiniz..deneyin,zarar gelmez..:)
  • http://www.klock.com.tr/ el yapımı çok güzel saatler.. ister sadece sanatsal olarak bakın,ister hediye götürün,isterseniz evinize alın...
  • http://www.istanbulmodern.org/ kabataşta muhteşem sergiler ayağımıza getiren "istanbulmodern" i size biraz daha yakınlaştırmak istedim..
  • http://www.peramuzesi.org.tr/ ve istanbul modern ' den bahsetmişken pera müzesini es geçmek olmaz..lütfen takip edin..İstanbul modern perşembe günleri ücretsiz,diğer günler öğrenciler 3lira yetişkinler 7 lira..
  • http://www.studinommo.com/ işte en sevdiğim duvar kağıdı sitesi..Daha böyle koçtaşlara,ikealara düşmemişken bu sitede özel tasarımlara bayılmış mutlaka yaptırmalıyım demiştim ,en beğendiğim tasarımlardan birini annem kapımıza çizdi.. bir gün gösteririm:)

şimdilik benden bu kadar...bunlarla oyalanın gerisi de gelecek.bu daha volume 1:D

13 Temmuz 2009 Pazartesi

JuVe Olay Yeri : Karikatür köşeleri, mizah dergileri
















Benim bu karakterde bir insan olmamın en önemli nedeni annem'dir.. 8 yaşıma bastığımda bana ramize erer'in karikatür kitabını almıştı.. Leman , Leman olmadan önce Limon ikenden beri bizim evimize girdi, güzelce biriktirildi, hatta Leman su basıp arşivinin önemli bir kısmını kaybettiğinde bizden temin etti.. Annem işi ileri götürdü yağlı boya cam üzerine çok sevdiği karikatürleri çalışıp lemankültürde sergi bile açtı..
Anlıyacağınız ben kendimi bildim bileli bizim eve karitatür dergileri de düzenli olarak girer..
En sevdiğim bölüm "daral&timsah" tı ve çılgın bediş i çoğu insanın bildiği gibi yonca evcimik'in bir dizisi olarak değil, çizgi dizi olarak takip ediyordum.. Gel zaman git zaman limon, leman oldu... Sonra zaman geçtikçe yazarlar,çizerler kendi içlerinde bölündü. canım penguencim çıktı meydana.. Bu sırada ben de büyüdüm ve benim yaşlarımda çizerler çıktı, aynı benim gibi dediğim çizerler, kendi hikayelerini anlattılar, ersin karabulut - sandık içi-'nde olduğu gibi.. Aslında benim gibiden kasıt aynı zamanlarda büyüdüğümüz için olaylara bakış açımızın aynı olması,aynı gözden bakmamızdan kaynaklanıyor..Şimdi sorsam annemin çocukluğu başka,abiminki başka benim ki başka.. Sonra penguen de yetmedi o da bölündü.. Uykusuz çizerlerimizin çizdiği çizgiler uykusuz'da buluştu.. "Elleemm yerebbim yaa, çok şükür yarebbiim dinimiz amin,eneeeemm,bunla bişi yaparım ki ben" diyen çok tatlı bir çocuk çıktı , annem torunum olursa böyle büyütücem dedi:) Fırat girdi dünyamıza.. Ve eskilerden metin üstündağ- pazar sevişgenleri en sevdiğim köşelerden biri... Hayvanları çok sevmemden sanırım bir de bayan oluşundan, kendini çok güzel anlatışından da kedisi "fıçı" ile hikayelerini yazan Semra Can ı da çok sıkı takip ediyorum Penguen'de.. Kolpagrosso ve Genco'nun yalan dünyası adlı köşelerinde olduğu gibi şimdilerde "Ortam" adlı köşesinde muhteşem gözlemlerini çizgisinde buluşturan Sönmez Karakurt u da hemen hemen her hafta okuyorum.. Selçuk Erdem'i ,Erdil Yaşaroğlu'nu,Bahadır Baruter'i,Fatih Solmaz'ı anlatmıyorum..Zaten onları karikatür dünyasını takip edenler belkemiği olduğunu biliyor.. Tabii bu sırada lombak,l-manyak gibi ayık dergiler ve bağımlısı olduğum kötü kedi şero vardı:) keşke gene olsa..





Karikatür takip etmek, zekayı arttırır,alınganlık azaltır,gözlem yeteneğinizi ve espri anlayışınızı değiştirir:) Başlamadıysanız eğer hiç bir zaman geç değil.. Kendi zevkinizi oluşturup,kendi köşelerinizi bulana kadar biraz zaman geçebilir;ama karikatürler kimsenin söylemediklerini söylerler ve n güzel muhalefet şeklidir!

12 Temmuz 2009 Pazar

Ölüm...

Ölüm benim kabullenemediğim bir şeydi, yapacak çok şeyi olduğunu gördüğüm insanlara yetmeyen zamanları gördüğümden belki..(hala da çok kabullendiğim bir şey değil)
Çok yakın 15 yaşında genç bir arkadaşım,en yakın arkadaşlarından birinin öldüğünü öğrendim..
İnsan bu kadar genç yaştaki biri için aynı cümle içine bile sığdıramıyor,yakıştıramıyorken ölümü,bunu yaşıyorlar..Hem de ölümü pisipisine..
15-16 yaşlarındayken güven,dostluk,arkadaşlık hepsi dibine kadar yaşanırken,ölümle tanışmakta dibi olur sanırım... Ölüm denince karanlık gelir aklıma;ama bu kadar erkeni olunca..Kelebek oldu , başka bir enerjiye dönüştü diye düşünmek istiyorum bunlara inanmazken..
Yaşayamadığı heyecanları,yapacaklarını düşünüyor insan daha doğrusu yapamadıklarını..
"6 feet under" diye bir dizi de, karakter, "insan annesini,babasını kaybettiğinde öksüz,yetim bir sıfat alıyor;ama çocuğunu kaybetmek o kadar kötü ki ifade edecek bir sıfatı bile yok" demişti,içime işlemişti bu sözleri.. Şimdi empati kuruyor insan ve bu ağırlık üstüne çöküyor..
Küçücük ömründe yapacağı bir çok yaramazlık,haşarılık varken ders çalışmakla, boynu bükük durduğu zamanları geliyor aklıma arkadaşımın, o da onları yaşadı..
Bir cennet varsa eğer, onun oraya gittiğini ve yapamadıklarının acısını çıkardığını, huzura erdiğini ve mutlu olduğunu düşünmek istiyorum... Bu pazar gününde böyle bir yazı oldu;ama "hayat bir ipin ucunda", ölümde yaşam gibi yanı başımızda...

10 Temmuz 2009 Cuma

JuVe Olay Yeri: kitap tavsiye "James Patterson"













James Patterson, Patricia Cornwell'den sonra (sonra ona da bir köşe ayıracağım) en çok ;
sevdiğim gerilim,macera yazarlarındandır.. Kendisinin hemen her kitabını okumuşumdur; fakat en sevdiğim kitap serisi "kadınlar klübü" olarak adlandırdığı şu ana kadar 6 sı türkçeye çevrilmiş 8 kitaptan oluşan , ana karakterin başarılı bir dedektifi oluşturduğu, bir gazeteci,bir doktor ve bir avukattan oluşan yan karakterle süslendirdiği , elinize aldığınızda bırakması mümkün olmayan, sadece macera olarak değil, bu meslek gruplarına dair de bir çok şeyi öğrendiğiniz kitap serisidir..
"İlk ölüm","2.şans","3.derece","4 temmuz","5.atlı","6.hedef" olarak çevrilen kitaplarını,eğer siz de gerilim-macera türü kitapların müdavimiyseniz gözünüz kapalı almanızı tavsiye ederim..










JuVe Olay Yeri: oyun oynayalım...










Ben bilgisayarda oyun oynamayı çok severim, tomb raider,commandos gibi oyunları boş zamanlarımda oynarım, bir de özellikle yoğun ders çalıştığım dönemlerde bilgilerin yerleşmesi için beynime zaman verdiğim zamanlarda dinlenmek için oynadığım "arcade" tarzı, boş zamanlarınızı geçirebileceğiniz hem de çeşitli meslekleri deneyebileceğiniz çok keyifli oyunları oynarım..
İsterseniz bir emlakçı olursunuz,isterseniz bir restaurant işletmecisi,bir garson,bir spa işletebilirsiniz,mutfakta aşçılık yapabilir hatta düğün organizatörü olabilirsiniz.. Abartmıyorum, evcil hayvan satıcılığı bile yapabilirsiniz:)
wedding dash, dinner dash,Sally's spa, pet sop hop, hell's kitchen, build-a-lot,Jojo's fashion bu oyunlardan sadece birkaçı..
Bu oyunlarda hiç düşünmediğiniz bir alanda kariyer basamaklarını tırmanırken ya da ileride kurmayı düşündüğünüz bir kafenin işletmeciliğini şimdi bir oyunda tadarken ne kadar zevk alacağınıza inanmayacaksınız..Deneyin,kafanızı dinlendirmeniz için birebir olan ve çok basit şekilde oynanan bu oyunları; http://www.playfirst.com/ dan takip edebilir ve de çok ayıp biliyorum ama tamamını (trail mod değil) http://www.2baksa.net/ adresinden indirebilirsiniz... Deneyin,pişman olmayacaksınız...





9 Temmuz 2009 Perşembe

Sıcak,Annem ve ben...


Cehennem sıcaklarını yaşadığımız şu günlerde, yaşlı anneme babama diyorum ki dışarı çıkmayın, o kedi gibi evde oturup dışarı çıkmayan annem ne zaman tepemize kadar kar yağsa ya da beynimize güneş geçse , annemin o gün gezilecek bir sergisi, kitap bakması,alışveriş yapması, arkadaşına gitmesi gelir... Babamı hiç sölemiyorum zaten,evliya çelebi gibidir, istanbulu sokak sokak bilir,kendisine aramızda "google earth hayro" diyoruz...

Beni sorarsanız zorunlu olmadıkça güneşte kesinlikle çıkmam;ama akşam olunca o serinlikte modada,boş kadıköy sokaklarında yürümeyi çok severim..

Ben bu sıcak günlerde daha önce söylediğim gibi puzzle yaparak,kitap okuyarak,bilgisayarda oyun oynayarak geçirmekteyim..

Annemin dün gezesi gelmişti,içeri gidip hazırlandıktan sonra gördüğümüzde abimle ikimiz çok güldük.. Şekilde gördüğünüz gibi annem gezmeye değil safariye gidiyor adeta.. Bir tüfeği eksik..

Efendim diyeceğim şudur ki;bu sıcaklarda dışarda sebze yemeyin, bağırsak enfeksiyonları en çok sıcakta görülür mikroplar çabuk ürediği için,bol sıvı tüketin, maden suyu alın ki vücut kaybettiği minerali geri alabilsin..

7 Temmuz 2009 Salı

JuVe Olay Yeri : Yeni hobim "PuZzLe"





Küçükken bir tane puzzle'ım vardı, onun dışında -pek sabırlı olmadığımdan dolayı sanırım- çok istemiş olsam da şimdiye dek gidip gidip niyetlenip seçsem de puzzle almamıştım.. İlk doğumgünümde sevgilimcim bana gaudi'nin heykelinin bulunduğu bir puzzle yapmıştı ki kendisi çok sabırlıdır,pitik pitik yapmıştı bana.. o yine beğendi ,puzzle aldı yapalım diye - ama insan gidip en kazığını alırsa içinden pek yapmak gelmiyor, oturup da sabır ölçüsü gibi Dali'nin tek renk tablosunun puzzle'ını nasıl yapayım ben- olmadı... Sonra beni kandırmanın bir yolunu buldu, gitti iki tane kediş olan , renkleri çok güzel 3000 parça puzzle aldı, ona ben pek katkıda bulunamıyorum;çünkü 3000 parçayı koyacak yer olmadıgı için evde o onda duruyor;genelde kendisi yapıyor..Yaz geldi,sıcakta devamlı kitap okunmuyor, açıkçası film olarak da çok tıkanmış buluyorum şu aralar kendimi ve film endüstrisini... Ben de ufaktan bir puzzle girişiminde bulundum:) oturdum istediğim gibi bir puzzle bulabilecek miyim diye internetten aradım.. Tam istediğim gibi bir puzzle buldum,siparişimi de verdim, eli kulağında bekliyorum... Tavsiye ederim insanın kafası dağılıyor, hem de aynı anda kitap okuyamasanız da tv de bazı şeyleri takip edebiliyorsunuz, yalnız uyarmalıyım ki bu olay çekirdek çitlemek gibi, başına oturduğunuz zaman kalkamıyorsunuz..
işte son olarak istediğiniz gibi puzzle ürünleri bulabileceğiniz bir site:

http://www.puzzlegaleri.com/

Benim gibi senelerce beklemeyin, 500lükten çok sevdiğiniz aynı renk tonlarını çok barındırmayan bir resimle başlayın,önce zorlansanız da yaptıkça hevesleniyor insan .. Ve bir not daha, yapmaya başlayınca "bu buranın ya neden olmuyor!" demeyin, olunca pıt diye oturuyor parçalar,inatlaşmayın:):):)

4 Temmuz 2009 Cumartesi

KuzGunCuk...




Ben kuzguncuk'a çok yakın bir yerde doğdum, orda büyüdüm.. Orda herkesin birbirini tanıması, eski evleri sevmem, Can Yücel'in kucağında oturan bir çocuk olmam , orda ressamları izlemem, denize bakmam, Fethipaşa korusunda abimin peşinde koşturmam... İstanbul'un içinde çok güzel bir köy bence kuzguncuk ve az önce saydıklarımın hepsinin etkisiyle bu karaktere sahip oldum ve sanırım o yüzden her fırsatta kuzguncuğa bağlılığımdan yanına sığınıp kaçmam..

Çınaraltında bir çay içmek, kızgın güneşin etkisini hisssetmeden serin serin kıyısında oturmak en güzeli.. Ben hatırlamıyorum ama İsmet Baba'da annemler yemek yerken başkalarının rakılarına musallat olduğumdan oraya girmem yasak küçüklüğümden:D

Bu cumartesi yakın arkadaşlarımla sabah erkenden gittik, güzelce kahvaltımızı yaptık,mis gibi havanın tadını çıkardık..

Kalabalığa kalmadan güzel bir kahvaltı edin sabah, insanların ne kadar birbirini sevdiğini, hayvanları ne kadar sevdiklerini ve hiç bir hayvanın sizden kaçmadığını görün...

Oranın bağımlı sakini golden retriever "balki" yi sevin, eğer minik bir çocuğunuz varsa ona sevdirin kulaklarını çekip, tüylerini yolsa bile çocukları çok sevidiğinden gıkı çıkmadan bekliyor.. Sahibi de söyledi çok seviyormuş çocukları, bir de sabahları kuzguncukta yüzmeyi..

Akşam da kuruyemişçiden alın taze çekirdeklerinizi çıt çıt çıt güzelce manzaranın keyfini çıkarın..

Eski evlerin olduğu güzel sokakları gezin.. Ve en güzel haber bu yaz kuzgucuk ilkokulunun bahçesine yazsineması kuruluyormuş.. Daha ne olsun, kuzguncuk keşfetmeniz için sizi bekliyor!!!
Related Posts with Thumbnails