27 Mayıs 2012 Pazar

JuVe Olay Yeri: "Intouchables"



Son zamanlarda seyrettiğim, konsantrasyonumun hiç bozulmadığı, "keşke bitmese" diye içimden geçirdiğim, bir çok şeye bakış açımı değiştiren güzel bir film tavsiyesi ile karşınızdayım=)

Konsantrasyonumun hiç bozulmadığı diye söze başladım; çünkü son zamanlarda seyrettiğim filmlere harcadığım zamana acır oldum ve çoğunda uyuduğum için de hiç pişman olmadım desem yeri:D

Film hakkında hiç bir fikrim yoktu seyredene kadar, sadece türkçe çevrilmiş hali "CANDOSTUM" ve"film çok güzel, mutlaka izle, imdb puanı 8,5" tavsiyelerinden başka hiç bir şeyi bilmiyordum..
Imdb puanı benim için her zaman belirleyici olmuyor; çünkü imdb'si 4-5 olan bir filmi de çok beğenebiliyorum, 7-8 olan bir filmden de hiç keyif almadığım oluyor..

Film ilk sahnesinde sizi meraklandırıyor, güldürüyor ve başlayacak olan, "yaşanmış, gerçek bir hikayenin" anlatıldığı filme sizi çekmeyi başarıyor..

Phillipe, geçirdiği kaza sonrası boynundan aşağısı felç kalan, zengin bir adam ve kendisine hayatını sürdürebilmesi için yardımcı olacak bir kişi arıyor, bu yolda bir çok kişi arasından Driss'i seçiyor ya da bir bakmışsınız ki Driss kendisini bir şekilde seçtiriyor.
Kültür anlamında Phillip'e çok uzak olan; ama bir o kadar da kendine güveni olan Driss, Phillip'in hayatını her geçen gün değiştirmeye başlıyor.



Bir anda sahip olmadığı olanaklarla tanışan Driss, sonsuz kaynağa sahip olsa da hayatının tadını çıkaramayan Phillip'e  geri kalan hayatının anlamlanması için var gücü çalışıyor, aslında çalışmak denemez, Driss içinde yaşamak için ne varsa, Phillip'e bunu sunuyor.
Bu kısmı aslında çok önemliydi, bir çoğumuz herhangi bir özrü olan kişilere karşı nasıl davranacağımızı bilemiyoruz, onları üzebileceğimizi düşünüyoruz, aslında bu filmde de gördüğüm kadarı ile en doğrusu bir insana asla özürlerinden dolayı duygusal özrü varmış gibi ayrıcalık tanımamak olmalı..

Bu iki arkadaşın patron-çalışan ilişkisi Driss sayesinde en başından beri hiç bir zaman bu şekilde yansımıyor ve belki de Phillip'in en hoşuna giden de bu! Ona gerektiğinde karşı gelen, fikirlerini söyleyen, ona bulunduğu noktadan farklı bir bakış açısı ve hayat kazandıran Driss ile tüm hayatı değişiyor..

İşler sadece Phillipe için değişmiyor.. Soyut resimden anlamayan, klasik müzik ile  ancak reklamlarda duyduğu kadarı ile tanışıklığı olan, Opera'daki Almanca konuşan ağaca dakikalarca kahkaha atan Driss (ki burda Lord of the rings serisinde yürüyen ağaçların nesini seyrediyorsunuz diye güldüğüm yakın arkadaşlarım geldi aklıma=) ) bir kat daha hayranlığımı kazandı, önce güldü, eğlendi, beğenmediğini ifade etti; ama sonuna kadar karşısındakini dinledi, anlamaya çalıştı ve sonra kendi zevkleri ile herkesi eğlendirdi..
Hem Phillipe hem Driss birbirlerinden çok farklı olsalar da.. Birbirlerine yepyeni bir yaşam hediye ettiler..

Film bittiğinde bir kaç saniye gerçek Driss ve Phillipe'i gördüğümüz kısım da üstüne bal kaymak oluyor sanırım..

Ben bu filmi puanlayamayacağım..
%100 beğeni garantisi verebiliyorum sanırım..
Beğenmezseniz de JuVe'den olsun bu da..

İyi seyirler..

J.

Fotoğraf kolajı kaynak: www.otekisinema.com

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails