1 Şubat 2010 Pazartesi

JuVe Olay Yeri : "Inglourious Basterds"

Şu okul tatil olduğundan beri, hava bana muhalefet,sevgilimin iş yeri bana muhalefet.. 
Evde kös kös otur,dur durumundayım.Evde kös kös oturup durmaktansa fırsat bu fırsat 2 hafta sonra okulum tekrar açıldığında öğretmenlik derslerim ve stajımda ekleneceğinden hiç fırsatım olmayacağı için blog okuma,kitap okuma,yayıla yayıla dizi seyretme,film seyretme ile vaktimi geçirmekteyim;ama 7/24 böyle içim bayıldı azizim. 

Bu arada bitince üzerine bir yazı yazacağım;ama şimdiden biraz değinmek isterim. Richard Dawkins'in - ki kendisi ülkemizden internet erişimi yasak olan, dünyanın en iyi bilim adamlarından birisidir- Tanrı Yanılgısı   adlı kitabını okuyorum.
Bu kitap zamanında Migros'ta raf raf satıldığından dolayı, içimden pek alıp okumak gelmemişti, herkesten rağbet gören nedense benim için itici  bir hal alıyor.
Annem almıştı kitabı, bir bakayım dedim, okumaya başladım,çok güzel bir kitap;fakat herkesin anlayabileceği hele hele ülkenin siyasi durumuna bakılırsa böyle migroslarda satılıp "aman aman koşalım okuyalım" durumu bir kitap değil,kitap seçimi olarak bile yapılacağını düşünmüyorum.Burası biraz kafa karıştırıcı kaldı benim için, acaba başka bir şey anlatıyor diye mi alındı insanlar tarafından bir fikrim yok.. Bitmeden eleştirileri de okumak istemedim,hepsini kitap tavsiyede anlatırım bitince. 

E işte pazar gününü de evde geçirmek zorunda kalınca,uzun zamandır seyretmek istediğim Inglourious Basterds" ı aradan çıkarayım dedim.


Film, Kill Bill vol:1-2,Rezarvuar Köpekleri, Pulp Fiction gibi sinema dünyasında 50-60 yıl sonra da  diğerlerinden kendini ayırarak belli edecek filmlerin yönetmeni Quentin Tarantino'ya ait.
Filmin başrol oyuncusu olarak geçen Brad Pitt'in oyunculuğu mükemmel;ama bana kalırsa başrolden ziyade kendisi yan rol ve ondan çok daha iyi oyuncu performansları var.

*******************************İçerik Uyarısı***************************************************
Film 5 bölümden oluşuyor; İlk bölüm olan Once upon a time... In Nazi-Occupied France 'da yahudileri saklayan Fransız mandıra sahibinin evi Albay Hans Landa ve askerleri ile ziyaret edilir,burada biraz konuştuktan sonra gözlerinden yaşlar akarken sakladığı yahudi aileyi itiraf eder ve Nazi askerleri tarafından aile kurşuna dizilir, ailenin genç kızı Shosanna kaçmayı başarır.
İkinci bölüm,soysuzlar çetesi ile tanışmamızı sağlayan kısım,Inglourious Basterds, Brad Pitt Albay Aldo'yu canlandırmaktadır, Nazilerden nefret eden, onları öldürecek takımıyla Almanya'ya giden bir Amerikan çetesinin başıdır. Çetenin diğer üyelerinin nasıl seçildiğini ve yeteneklerini öğreniyoruz bu bölümde. 

Üçüncü bölüm,A German Night in Paris bölümünde, katliamdan kaçan Shosanna, İsmini değiştirmiş, fransız kimliğine bürünmüş, bir sinema sahibi olmuştur. Bu sinemaya devamlı gelip giden,Nazi asker kahramanı Frederick  Zoller ile tanışır, işler istemediği bir şekilde ilerlemiştir,Sinemasında Paris'te Fuhrer'in de katılacağı  bir Nazi gecesi düzenlenecektir , başrolünde Frederick'in oynacağı ve Nazilerin sözde kahramanlıklarını anlatacağı bir gece olacaktır.. Ailesini kaybetmiş bir yahudi için ayağına gelmiş bir fırsat olabilir mi?
 Dördüncü bölüm Operation Kino , soysuzlar çetesinin 3 üyesinin, sinema artisti ve ingiliz ajanı bir kadınla buluşup istihbarat alması şeklinde devam edecek iken, umulmadık bir şekilde buradaki bütün planlar değişecek ve soysuzlar çetesi buradaki üyelerini kaybedecektir, Soysuzlar çetesinin geri kalanı da o meşhur Nazi gecesine doğru yol alır.. 
Beşinci bölüm...  Revenge of the Giant Face. Yahudi'nin intikam vakti.. 
Çözülüm kısmını da artık anlatmıyorum,filmi seyretmeyenlere haksızlık olmasın;)

*******************************İçerik uyarısı***********************************************************

Film aslında insani değerlerinizi yeniden ölçmenize sebep oluyor, bu Law Abiding Citizen'da ki gibi bir taraftan, 
aileme aynı şey yapılsa ben de onlara aynı acıyı vermek ister miydim diye düşünüyorsunuz, bir taraftan onlardan ne farkım kalır diye düşünüyorsunuz;ama içinizde bir yer Nazilerin başına kendi yaptıkları gelseydi diye düşündüğünde ferahlıyor.
Değişik düşüncelere boğuyor sizi film,bunun yanı sıra filmde 4 dil konuşuluyor, ağırlıklı olarak almanca,ingilizce,fransızca ve çok az italyanca.Bu da biraz yorucu olabiliyor, filmi ben evde seyrettim;ama konuştuğum kişilerden ve okuduklarımdan sinemada seyredenlerin üstünde bıraktığı etkinin daha fazla olduğu hissine kapıldım;özellikle silah efektlerinin olduğu ve sinemada geçen son sahneden dolayı.. 

Diyeceğim şudur ki,gerçek karakterlerin tarihin tozlu sayfalarından çıkarılmasıyla, bir de böyle olsaydı diye düşündüren, temposunu hiç kaybetmeyen, bir önceki soykırım filmlerinden kendisini hem hikayesiyle hem de temposuyla keskin bir şekilde ayıran, izlenesi bir film Soysuzlar Çetesi.. 

İyi seyirler.. 

J.



3 yorum:

Bellek Kutusu dedi ki...

Kesinlikle çok güzel bir film Soysuzlar Çetesi, ben de bayılarak seyretmiştim:)

nilo dedi ki...

Ooo bu aralar seyrettiğimiz tüm filmler çakışmış be Juve'cim;) Bayıldım bu filme ama en çokta son sahnesine;)

JuVeNiL dedi ki...

bellek kutusu seni burda görmek ne güzel!:D
nilo,içimizin yağları eridi değil mi?

Related Posts with Thumbnails